Psikolojik harp uzmanlarının veya algı operatörlerinin, “havanın
kurşun gibi ağır” olduğu algısını yerleştirmek için matine-suare
çalıştıkları hepinizin malumu.
Epey de yol aldılar.
“Algı vurgunu” yiyenlerin ortak şarkısı da, “gidişat felaket/ nefes
alamıyoruz/ durum çok kötü…” sözlerinden mürekkep.
Bu şarkıyı fasılasız terennüm edenlerin içinde enva-i çeşit insan
var.
Bölüm başına 40 bin alan dizi oyuncuları bile var, diyeyim de varın
gerisini siz hesap edin.
Ortamlara akmak isteyen herhangi bir “kozalağın” da Cihangir'de
falan kendine yer edinmesi için kitap mitap karıştırması şart
değildir. Şöyle üç-beş lakırdı ezberledi mi işlem tamamdır:
“Akepe faşizmi…”
“Yok abi yaa, Teayyip gitmeli…”
“Durum çok kötü be…”
Geçen gün malını mülkünü ateş yakmayacak kadar tuzu kuru bir
tanıdıkla karşılaştım; “nasıl gidiyor” diye sordum; üst üste birkaç
kez, “çok kötü” dedi.
“Hayırdır; işler mi kötü?” dedim; işler iyiymiş. Anladığım
kadarıyla servetine de servet katmış.
“Peki, nedir kötü olan,” diye ısrar edince, “görmüyor musun,” dedi,
“memleket çok kötüye gidiyor; özgürlük kalmadı, gazeteciler
tutuklanıyor…”
“Eskiden iyi miydi bari” diye şöyle bir takılayım demeye kalmadı,
“Eskiden çok iyiydi” diye sürdürdü, “2011'den sonra Erdoğan
otoriterleşti…”
Besbelli ki, mahut algıyı tarihine varıncaya kadar afiyetle
yemiş.
Hayır, münferit vakıa değil bu. AKP'li fırıldaklar bile şu günlerde
tarihine kadar bu lakırdıları terennüm etmeye başladı.
Demek öyle…
Demek, Dumanlı Ekrem'in henüz piyasaya çıkmamış kitabı “örgütlü
suç” diye mahkum ettiği dönem çok iyiydi.
Hani, “ Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık... psikolojik harbin
birer parçası mıydı… bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil…
Karanlık odakların, belli bir amaca yönelik dikte ettirdiği
kitaplar tabii ki örgütlü bir suç…” (7 Mart 2011, Zaman) dediği
dönem.
Demek öyle…
Ahmet Altan'ın Taraf'ının “Gazetecilikten tutuklanmadılar”
manşetini attığı, Dumanlı Zaman'ının, “Açıklanmayacak deliller var”
manşetinin üzerine, “savcılık, gözaltıların gazetecilikle ilgisi
yok” ifadesini yerleştirdiği dönem iyiydi de, İngiliz
başkonsolosuyla mahkeme koridorlarında selfie çektiren paralel
yapının o tetikçisine, Türkiye'nin teröristlere silah gönderdiğine
dair “belgeni göster” diye sorulunca mı her şey kötüye gitti?
Hayır, bunun hakikatle hiçbir alakası yok.
Söz konusu olan; sadece ve sadece müstevlilerin himayesinde
sürdürülen amansız bir psikolojik harptir.