MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Semih
Yalçın'ı ne yalan söyleyeyim tanımıyordum.
Tanımıyordum dediğim, kimdir neyin nesidir bilmiyordum.
Gerçi AK Partili yöneticileri de
milletvekillerini de tanımam. Sizin gibi ben de medyadan takip
ediyorum işte.
Sayın Semih Yalçın'ın 7 Haziran
seçimlerinden sonra farkına vardım. (Demek ki mezkur
seçimlerden önce medya pek yer vermiyordu ya da kendisi yer almak
istemiyordu, bilemiyorum, ikisi birden de olabilir.)
Halbuki…
Siyasette hiç de yeni
değilmiş. 2011 seçimlerinde MHP
Gaziantep milletvekili olmuş, daha evvel de (1999-
2011 arasında)
MHP'liEcevit Hükümetinde, Sağlık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığıyapmış.
Ocak'tan gelme; Keçiören Ülkü Ocakları
Başkanlığı görevinde bulunmuş.
Bir de akademisyen; bir yığın (14 adet ) kitabı var. Profesör ama
öyle bildik profesörlerden değil.
Öfkesi burnunda, kimsenin avuruna zavuruna bakmıyor…
Habertürk'te telefonla katıldığı bir
programda sözünü kestiler gerekçesiyle “pat” diye telefonu
kapattı.
Çok sert. Tabiri caizse “taş” gibi. Lakin
öfkesinde de hepten haksız sayılmaz.
Aydın Doğan'ın bilumum adamlarından,
“devlet size ne verdi de silah
bırakıyorsunuz” diyerek PKK'lıları dağda tutmaya
çalışan “düşkün liberallere” kadar herkes (7
Haziran seçimlerinin ardından) gözüne MHP'yi kestirmeye
başladı.
Sanki MHP'nin bir tarihi, mücadelesi, temsil etmeye çalıştığı
değerler manzumesi veya fikriyatı yok da bu
“efendilerin” vazettiğini yerine getirmek
zorunda.
Bunların kavline göre MHP, Erdoğan ve AK Parti'ye karşı arzu ettiği
blokta yer almalıydı.
Almadı.
Almayınca da, biliyorsunuz, koskoca MHP anında, “koltuk
değneği” ilan edildi.