Artık her şeyi baştan sona açık seçik konuşmanın vakti
gelmiştir; Uludere (Roboski) katliamı bir FETÖ operasyonudur.
Hani, 28 Aralık 2011 akşamı Şırnak'ın Uludere'sine F 16 savaş
uçaklarıyla bombardıman yapılmış, 34 Kürt vatandaşımız
katledilmişti ya, onu diyorum.
Uludere'ye atılan bombalar Türkiye'nin birliğine, demokratik siyasi
iradesine ve özellikle de dönemin başbakanının (Erdoğan'ın) Kürt
sokağındaki etkinliğine, karizmasına atılmıştır.
“Fethullah'ın kapatma aydınları” Uludere üzerinden az sörf
yapmadılar, unutmuş olamazsınız.
Şu kesindir: Şayet Uludere yüzünden “bölge insanıyla duygusal
kopuş” yaşanmasaydı, HDP Eşbaşkanı, 6-8 Ekim Kobani provokasyonunu
kolayından gerçekleştiremezdi.
Diyeceksiniz ki, madem Uludere kumpası bu kadar mühimdi, demokratik
siyasi irade neden bunu açığa çıkartmadı?
Söyler misiniz, nasıl çıkartacaktı?
Dikkat isterim, yıl 2011'di. FETÖ henüz 7 Şubat 2012'de MİT'e
ihanet operasyonuna bile girişmemişti.
Demokratik siyasi irade veya dönemin başbakanı Erdoğan hangi
bilgiyle bu kumpası deşifre edilecekti.
MİT'ten edineceği belge/ bilgiyle mi?
Lafın düzünü edelim: 15 Temmuz 2016 akşamı MİT'in ne yaptığını
çözemedik ki, 28 Aralık 2011'de ne yaptığını çözelim.
Kaldı ki kimseciklerin de günahını almayalım. Kumpas bilinseydi,
yani, belge/ bilgi dermeyan edilseydi ne olacaktı ki?!
Bakınız; yıllar sonra, 27 Haziran 2014'te Akşam gazetesi,
“Karargahta 40 Paralel Paşa” manşetini attı diye dönemin
genelkurmay başkanı Org. Necdet Özel kıyameti kopartmış, haberi
yapan muhabir Ahmet Dinç de kovulmuştu. Daha sonraları da (2016'nın
Nisan'ında) Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan F 16 pilotlarının en
az yüzde 50'sinin paralelci olduğunu iddia ettiği için Genelkurmay
tarafından hesaba çekilmiş, Genelkurmay'ın bu tavrını eleştiren
Star yazarı Cem Küçük'ün de yazılarına son verilmişti.
Rus uçaklarının vurulması da bir FETÖ operasyonudur.
Bu düşüncemi de “Erdoğan ve Putin'e kim kumpas kurdu” ( 28 Kasım
2015, Yeni Şafak) başlığıyla dile getirmiştim, şimdi ayrıntıya
girmeyeceğim.