Hasan Öztürk kardeşim dünkü köşesinde “poker suratlıların” nasıl
yalancı olduklarına dair Ali Ünal'ı örnek gösterdi.
Ali Ünal kim mi?
“Dumanlı Zaman'ı”nın köşe yazarı; efkarı umumiye onu “Gülen'in
sesi” olarak bilirdi.
Halen FETÖ'den tutuklu ama geçenlerde “Etkin Pişmanlık Yasası”ndan
yararlanmak istedi.
Lakin, Hasan Öztürk kardeşimin demesine bakacak olursak,
“pişmanlık” konusunda korkunç bir “vukuatı” var.
Zira, yazdığı kitabı (Kur'ân'da Temel Kavramlar) bile inkar
etmişti. Yine, 15 Temmuz öncesi, Fetullah Gülen'in “masun” yani,
hatadan münezzeh olduğuna dair Kur'ân'dan (hâşâ) delil
getirmişti.
Şimdi “pişman” olmuş, Gülen'den “lanetullahi aleyh” kıvamında söz
ediyor.
Demek ki, şartlar müsait olduğunda “pişmanlıktan” da pişman olmaya
gayet müsait kişiliği var.
Zaten onun için “pişmanım” demek yetmiyor ya; “tüm ilişki
biçimlerinle hele anlat bakalım, neden nasıl pişmansın?”
deniliyor.
“Pişmanım” demek yetseydi, Nazlı Ilıcak'ların, “Bu yapılanmanın bir
örgüt olduğunu 15 Temmuz'da gördüm. Daha önce bilseydim, ne orada
yazardım ne de orada bulunurdum…” şeklindeki ifadeleri de
yeterdi.
Gelgelelim, samimi bir şekilde pişman olmak, domuzuna kulağının
üzerine yatmaktan bin kat yeğdir.
Mücrimin pişman / nadim olmasını sadece “örgütler” istemez. Bunun
için de hem tehdit ederler, hem de “itirafçı” diye
itibarsızlaştırmaya çalışırlar.
Ali Ünal söz konusu “ifşaatında,” Adil Öksüz'le nasıl tanıştığından
Fetullah Gülen'in ABD'ye nasıl gittiğine kadar anlatmış.
Diyor ki: “28 Şubat sürecinde, 13 ya da 14 Haziran 1997 günü
gazeteci Ali Bayramoğlu, Fethullah Gülen'e haber göndererek ülkede
o yıl darbe olacağını söylemiş. Bunun üzerine Gülen, haziranda
ABD'ye gitti...”