Bugünkü yazı yolculuğumuza başlamadan evvel dünden kalan eksik
bir ifadeyi tamamlayayım.
CHP'liler, demiştim, yeni sistemi beğenmiyor, eski sisteme dönmek
istiyorlarsa 2019'a hazırlanıp kazansınlar.
Şöyle sürdürmüştüm: “Meclis'ten yeni bir anayasa değişikliği
çıkartıp icap ederse referanduma sunsunlar. Millet onayladıktan
sonra neden geri dönüş olmasın. Allah'ın ayeti değil ya, kul
sistemi nihayetinde…”
Eksik ifade şuydu: İsterse yüzde 50.01'le kazansınlar, yüzde
49.09'la kaybedenlerin mırın kırın etmeye, çamura yatmaya hakları
yoktur.
Bu işin kuralı, raconu budur.
Aradaki farkın azı çoğu sonucu değiştirmez; maç misali, 1- 0'a da 3
puan veriyorlar 9-0'a da.
Bu seviyede anlatmak zorunda kaldığım için üzülüyorum.
Ne ki, Mustafa Kemal'in Birinci Meclis'te bir oy farkla Meclis
Başkanı seçilmesini misal verenler sanırım benden çok
üzülüyorlardır.
Fakat ne olursa olsun yüzde 48 hayır oyu da bizimdir, bu vatanın
evlatlarınındır.
Daha evvel dile getirdim, yineleyeyim: Bu oyları FETÖ, PKK / HDP,
sömürge aydınları ve bilumum Can'cıkların inisiyatifine
bırakamayız.
Zira “hayır” diyenlerin içinde CHP'lilerin yanı sıra Vatan ve
Saadet Partililer ve Fe'mi Bey gibi değişik AKP'liler vardır.
Kuvvetle muhtemel bizim Selvi de bunların içindedir. Sayın
Bahçeli'nin “kılıç artığı” ifadesi münasebetiyle gidip “hayır”
demiş olabilir. (Bu arada, Kürt seçmenin tavrı konusunda Selvi
yanılmış, Bahçeli haklı çıkmıştır.)
Bunların içinde Star gazetesi yazarlarından çok “biçilmiş” çok
“örselenmiş” ve çok “İslamcı” bir abimiz de vardır. Belki de
yoktur, günahına girmeyelim.