Hilal Kaplan'a geçenlerde
sosyal medyada yapılan saygısızlık, kendilerine "muhalif" süsü
veren müptezellerin ne kadar iğrençleşeceklerinin de kanıtıydı.
Tarzları, üslupları, daha doğrusu üslupsuzlukları aynı.
Hedef seçtikleri insanlar da aynı.
Erdoğan'ın yanında duruyorsan, bu "çalışanların" çemkirme menziline
girdin demektir.
Bunlarda her yol mubah; yalan dolan alavere dalavere, iftira...
Erdoğan'ı destekleyen bir tarihçiyi de geçenlerde sosyal medyada
linç ettiler.
Söz konusu yazarın önce öldüğünü sevinç çığlıklarıyla duyurdular,
sonra koro halinde küfretmeye başladılar.
Ama nasıl küfürler, aklınız durur.
Ulan madem öldü diyorsunuz, ölünün ardından böylesi müstekreh
küfürler edilir mi?
Ne oldu biliyor musunuz?
"Öldü" / "kalp krizi geçirdi" / "yoğun bakımda" / beyin ölümü
gerçekleşti" dedikleri o yazar...
Bir gün sonra çıktı, "öldüğümü ilan ettikleri gün başım bile
ağrımadı" dedi, iyi mi?
Dertleri ne mi?
Söz konusu tarihçi Mustafa Kemal hakkında ileri geri
konuşmuşmuş.
İyi de, 50 yıldır söylemi belli, yeni mi keşfettiniz?