AB'nin demokrasi, hukuk, insan hakları, velhasıl, yüksek
insanlık idealleri adına tek söz söyleyecek yüzü var mı?
Hayır, öyle çok eskilere gitmeye lüzum yok.
Sisi darbesine karşı gösterdikleri duyarsızlığı da hadi bir kenara
bırakalım.
Yıllardır “ev ödevi” vererek kapısında beklettikleri bu ülkenin
insanlarının tanklarla ezildiği, savaş uçaklarıyla Meclis'in
bombalandığı o 15 Temmuz gecesi için ne söylediler?
Mesela, güçlü bir şekilde ve vakitlice kınadılar mı?
Sahi, korkunç bir hayal kırıklığından ibaret olduklarını ispat
edercesine sessizliğe gömülmenin dışında ne yaptılar?
O halde şimdi “ev ödevi” verme sırası bizde değil mi?
Çıplak elleriyle tanklara karşı direnen bu millettin vereceği “ev
ödevini” eksiksiz yerine getirebilecekler mi bakalım…
AB'ye vereceğimiz “ev ödevi” şudur: Dünyanın neresinde olursa olsun
bir ülkenin anayasası tankla tüfekle ilga edilmeye çalışılıyor,
parlamentosu savaş uçaklarıyla bombalanıyor, seçilmiş demokratik
iradesi silah zoruyla hiçe sayılıp o ülkenin insanları acımasızca
katlediliyorsa, hulasa, demokrasi, hukuk ve insan hakları tanklarla
çiğneniyorsa behemehal tepki göstermek şarttır.
Bu şart, “demokrat” olmanın hatta “çağdaş insan” olmanın biricik
koşuludur.
En kısa sürede, gerekirse “hızlandırılmış eğitimle” bu hakikat
fehmedilecek.
Fehmetmekle de kalınmayacak ispat edilecek. Mesela, Sisi darbe
hükümetine karşı tepki gösterip, FETÖ (ve PKK'yla) mücadele eden
Türkiye'ye destek verilecek.
Evet, “ev ödevleri” budur.