Bu köşecikte kaç kez yazdım unuttum; iktidarlar için “goygoyculuk” ne kadar zehirliyse, “eleştiri” de o kadar şifadır.
Dün gibi hatırlarım; “yandaş” tesmiye edilen gazetelerden birinin tepe ismi oluvermiş bir 'dostuma', “AK Parti'ye eklemlenmiş gibi hareket etmeyin, eleştirel mesafeyi koruyun” dediğimde, “Erdoğan'ın herhangi bir hatasını göremiyorum ki…” demişti.
Şimdi bakıyorum da Erdoğan'a hakaret eden güruhta “akîl insan” muamelesi görmekle kalmıyor, hemen her fırsatta Sayın Cumhurbaşkanımıza “saldırmayı” marifet sanıyor.
Peki neden böyle oldu?
Yani, söz konusu eski “yandaş” dostumdan, “Erdoğan'ın 'kalibresine' sahip kim var bu ülkede? Onun cesaretine ve vizyonuna sahip kim var? Kimse yok. Erdoğan, Türkiye'de rakipsiz... Ama artık sadece Türkiye'de değil bence dünyada da önemli liderlerden biri…” diyen Ahmet Altan'a kadar geniş bir “okuryazar” makulesi dün Erdoğan'ın bu denli yanındayken bugün neden iflah olmaz düşmanı kesildi?
Bu meyanda elbette kendime de sormalıyım: Dün “eleştirel mesafeden” bahsederken bugün neden her halükarda Erdoğan'ın yanında “pozisyon” alıyorum?
Erdoğan hiç mi hata yapmıyor?
Ne münasebet! Peygamberler hariç hiç kimse hatadan münezzeh değildir. Zaten bir lidere veya bir hocaya “hatasızlık” atfedildi mi, “haşhaş” almaya başlanıldı demektir.