Henüz ilk mektebi çiçeklendirdiğimiz yıllarda büyüklerimize
sorduğumuz tek "siyasi" soru şuncağızdan ibaretti:
"Rusya mı yener ABD mi?.."
Büyüklerimiz de, maşallah, savaş uzmanı kesilirdi.
Mahallemizde bir Kore gazimiz vardı. Moskof'a karşı ilk taarruz çok
mühim, der dururdu.
Zıpçıktı veletler bilmezler; Moskof'tan kastettiği Rusya'ydı.
Aslında o dönemde Rusya değil, Sovyetler Birliği vardı.
Sosyalist abilerimiz de zinhar Rusya demez, "Sovyetler" derlerdi.
Bu da sosyalist olmanın alameti farikası gibiydi.
Hey gidi günler hey!
Kaptan Kirk "Uzay Yolu"nda fink atar, Tanju Okan "Kadınım..." der
başka bir şey demezdi...
Abilerimiz de "Komünistler Moskova'ya" diye ağız dolusu
haykırırlardı.
Biz de, topumuzu hacamat eden Bakkal Rami amcaya haritadan en uzak
yeri seçerdik:
"Rami amca Mançurya'ya!"
Gel zaman git zaman derken, çok "değişik" zamanlara çattık.
Bugünlerde haberler o kıvamda akıyor ki, çocuklar, "Kuzey Kore mi
yener ABD mi?" diye sorsa yeridir.
Hatta, Hürriyet gazetesi de bu merakı doyuracak bol görselli
kıyaslamalar kotarabilir.
Tıpkı...
Körfez Savaşı arifesinde Irak ile ABD'yi sahip oldukları silahlar
üzerinden manşetten kıyasladıkları gibi.
Bir farkla ki...
Saddam'ın "Kıyamet Silahı" vardı; Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un
"hidrojen bombası" var.
Kim Jong Un'un "hidrojen bombası" New York'u yok edebilir. (Geçen
gün bir deneme yaptı; Çin'de 6.3'lük depreme neden oldu.)
Saddam'ın "Kıyamet Silahı" da adı üstünde, "kıyametin" kopmasına
neden olacak kadar korkunçtu.
Bunun için de Saddam'a karşı tüm dünya birleşmişti.
Kim Jong Un'a karşı da tüm dünya birleşti; Güney Kore'den
Fransa'nın Macron'una kadar.
Yaşasın!
Savaş karşıtı ne güzel bir dünya!