Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a karşı tedavüldeki nefret
söyleminin arkasında imtiyazsız yaşayamayan şımarık bir sınıf
var.
Azgınlıkları şımarıklıktan, şımarıklıkları da imtiyazlı olmayı
kendilerine doğuştan verilen bir hak olarak görmelerinden
kaynaklanıyor.
Yıllar yılı sahnenin dışında tutulanlar, Erdoğan'ın sayesinde,
biraz olsun merkeze doğru yürüyünce fiyakaları bozuldu.
Yaygaraları bundan…
Şerik kabul etmiyorlar. Sadece bunlar aydın, sadece bunlar yazar,
sadece bunlar sanatçı, sadece bunlar bilim adamı…
Sırf bu yüzden Sezai Karakoç'tan Nuri Pakdil'e, Cahit
Zarifoğlu'ndan Fuat Sezgin'e kadar yok saydılar.
Görsel sanatlardan akademyaya kadar her alanda sıkı denetim
uyguladılar.
Halen de uygulamaya devam ediyorlar.
Dedim ya kendileri dışında kimseyi görmek istemiyorlar. Şımarık
sınıfa mündemiç “sömürge aydını”nın da karakteristik özelliğidir
bu.
Güya mağdur oldular!
Halbuki…
AK Parti döneminde onca sinema salonu yapıldı, onca film çekildi.
Yılda çekilen film sayısı bakımından, Yeşilçam'ın o şaşaalı
dönemlerine yaklaşıldı. AK Parti'nin Kültür Bakanlıkları da
nerdeyse bunlara çalıştı. Yaptıkları filmler fonlandı,
tiyatrolarına yardım edildi. Üç-beşi hariç ürettikleri eserler de
(ufukları, birikimleri, zevkleri sınırlı olduğu için) pespaye ve
haliyle birbirinin tekrarından ibaretti.