Terörün yegane gayesinin kaos marifetiyle güvensizlik ortamı
oluşturmak olduğunu herkes bilir.
Ne yapılmalı; bütün mesele burda!
Elbette güvenlik önlemleri alınacak, ve elbette istihbarat daha
sıkı çalışacak.
Ne ki, nerden geldiğimiz de ortada!
Geçen gün İçişleri Bakanı söyledi işte; bundan 3 yıl öncesine
kadar, 7 bin istihbarat elemanından 6 bin 500'ü, 81 il emniyet
müdüründen 74'ü, daire başkanlarının da yüzde 90'ı FETÖ örgütüne
bağlıydı.
Tarih boyunca hiçbir devletin başına böyle bir felaket gelmemiştir.
(Ve tarih boyunca hiçbir millet de böyle bir felaketin üstesinden
gelemez, bizim milletimiz hariç. Böyle bir milletin sıradan bir
ferdi olmak da benim için yeryüzünün tüm makam ve mevkilerinden
değerlidir.)
Bu manzarayı umumiye karşısında kim, “devlet, FETÖ'ye iyi sızmış"
demişse, yerden göğe kadar haklıdır.
Ahtapot gibi her yeri sarmışlardı.
O kadar ki, 25 Aralık 2013'ten beri at at, bitmediler.
En çok da TSK'de yuvalandıklarını 15 Temmuz'dan sonra herkes
öğrendi. Askeri yargının yüzde 100'ü, GATA'nın yüzde 90'ı ve
dilimiz söylemeye varmıyor ama, muvazzaf askerin yüzde 70'i
bunlardandı.
Her kılığa rahatlıkla giren, her çevreye sızan bir örgüt bu!
Öcalan'ın yakalanmasından sonra ilk sorgulamasını yapan emekli
Albay Hasan Atilla Uğur TSK'ya sızan FETÖ'yü şöyle anlatmıştı:
“Evlerine gidiyoruz, kapıda Mustafa Kemal Atatürk posterleri.
Bakıyorsun rakı içiyorlar. Öyle bir takiyye içindeydiler ki, fark
edilmeleri çok zordu. İnanılmaz bir örgüttü…"
Bahs-i diğer, ama yeri gelmişken şuracığa bir parantez açalım:
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan “aldatıldık" diyebilme özgüvenini /
cesaretini gösterdi; bakalım, Kemalistler de, “aldatıldık"
diyebilme cesaretini gösterebilecekler mi?
Hatta…
Biz, “Ergenekon ve Balyoz'la FETÖ milli orduya kumpas kurdu" dedik;
Kemalistler de, “28 Şubat'la hem orduya, hem millete kumpas
kuruldu; orduyla milletin arasında alabildiğine bir duygusal
yırtılma oluşturuldu; FETÖ de en çok bu yırtıklarda üredi…"
diyebilecekler mi?