Erdoğan ve AK Parti karşıtı AKP'lilerin karın guruldamalarından
ne kadar ikrah ettiysem "İsrafçı Ekrem Bey'in Nafile Dünyası"ndan
da o kadar ikrah ettim.
İnanın elimi bulaştırmak istemiyorum.
Tamam, İstanbul
İşlerinden oldukları yetmezmiş gibi bir de "bankamatikçi"
iftirasına maruz kalmaları felaket bir şey.
Ne ki elden bir şey gelmiyor; bunlar böyle. İftira atmadıkları,
yalan söylemedikleri bir günleri yok.
Erdoğan ve AK Parti'yle uzaktan yakından alakası olmayan Barolar
Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na bile yapmadıkları kepazelik
kalmadı.
Suçu ne mi?
Ne olacak, FETÖ ve PKK konusunda duyarlık göstermek, her halükarda
Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer almak.Büyükşehir
Belediyesi'nden çıkarılan işçilere benim de içim yanıyor.
***
İsrafçı Ekrem Bey'in hadi "cıvık" demeyeyim ama çok acayip bir hali
var. Yalanı yüzüne vurulunca yüzü hiç kızarmıyor; tam aksine PR'a
çeviriyor.
Zaten çokluk sırf PR için yalan söylüyor.
Biz yalanlarını yüzüne vurdukça siyasi şizofrenler de "ulan galiba
sonunda adamımızı bulduk" yollu bir refleksle İsrafçı Ekrem Bey'e
"mezarından kalkmış Atatürk" muamelesi yapıyorlar.
E tabii siyasi şizofrenlerin bu marazi teveccühünün yegâne nedeni
Erdoğan ve AK Parti nefreti.
Lakin "İsrafçı Ekrem Bey" kerameti kendinden sanıyor.
Bu hali de bize Aziz Nesin'in Zübük romanındaki şu epigrafı
çağrıştırıyor: "İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi
sanırmış"
***
"Turgut Özal'ı getirin Türkçeye çevireyim" demişti Cemal Süreya,
İsrafçı Ekrem Bey'i kim Türkçeye çevirecek, bilemiyorum.
Zira, ne dediği de belli değil.
Gerçi sevgili Ahmet Kekeç geçenlerde uzun bir konuşmasını bir
cümleyle Türkçeye çevirmişti ama nereye kadar.
Şuraya bakar mısınız:
Necip Fazıl...