Bir süre önce, Uygur bilgelerinden Vapşı Bakşı'nın, bilinçli
olmakla kafa taşımayı eşitlediği ayna metaforundan mülhem "kafasını
kaybeden Kemal Bey'in maceralarını" dercetmiştim.
Kafasını nasıl mı kaybetmişti?
Şöyle:
Saygıdeğer eşi aynanın duvardaki yerini değiştirip biraz aşağıya
alınca, adamımız Kemal Bey evden çıkmadan evvel boy aynasında
kendini kontrol etmek maksadıyla baktığında kafasını görememiş,
"Eyvah kafam! Kafamı kaybettim!" diye ünlemişti.
Eşi de gün boyu dalgınlığına vurgu yapmak maksadıyla, "Ben de onu
diyorum ya Kemal; bugün kafan yerinde değil..." deyince boğulacak
gibi olmuş, can havliyle kendini dışarı atmıştı.
Sonra mı?
Danışmanlarına yalnız başına yürüyeceğini söyleyerek yola
koyuldu.
Eşinin sözünü, danışmanlarının hayret dolu bakışlarını düşünürken,
bir taksi şoförünün, "Önüne baksana kafasız herif, ezileceksin"
uyarısıyla irkildi.
Talihsiz bedevi misali...
Eşzamanlı kadim bir dostu telefonla arayıp, "Akşam işin yoksa
kafaları bulalım..." demez mi?
Neyse, bu kadar özet yeter, artık yeni maceraya yelken açalım.
"En son nerelerde dolaşmıştın iyice düşün Kemal Bey; kafanı
nerde kaybettiysen orada arayacaksın..." diyen doktoruna dehşetle
baktı.
Kaç kilometre olursa olsun yürümek mesele değildi.
Mesele...
Gören duyan "deli" demez miydi?
"Orası kolay" dedi doktoru, "dikkatlerini başka şeye
çekeceksin."
"Nasıl başka şeye?.."
"Bir nevi kamuflaj kullanacaksın..."
Neyse uzatmayalım, aranan o kamuflaj bulundu:
"Adalet." Adamımız Kemal Bey tam 24 gün yürüdü.
Sonuç mu?