Haber gazetenin patronu veya patronları vardır, gazetemiz Yeni
Şafak'ın ise sadece gönüldaşları.
Albayraklar budur. Gönüldaşımız, omuzdaşımızdır.
Bu da yeni bir durum değildir.
Taa üniversite yıllarımızda öğrenci kampı yapmak için otobüse
ihtiyacımız olduğunda bir hayırsever olarak yanımızda (gazetemizin
köşe yazarlarından Akif Emre de hatırlayacaktır) herkesten önce
yine Albayraklar vardı.
Demem o ki, bugün patronumuz oldukları için böyle konuşmuyorum.
Zaten silah zoruyla da olsa öyle konuşmayı beceremem.
Kaldı ki Albayrakların da rüşvet-i kelama ihtiyaçları yok.
Dün nerde duruyorlarsa bugün de aynı yerde aynı inanç ve
kararlılıkla duruyorlar.
Çok şükür biz de öyle.
Uzun lafın kısası, Albayraklar'la patron ilişkisinden ziyade
omuzdaşlık, gönüldaşlık ilişkimiz var.
Lakin şimdiye değin hiçbir köşe yazarı arkadaşa, “Maaşını al ama
yazma” dediklerini işitmedim.
Tam aksine her yazmadığımız yazı karşılığında maaşımızdan keserler.
(Evet bildiniz, telif usulü çalışıyoruz.)
Gelgelelim, Fehmi Bey'e Habertürk yöneticileri gündüz gözüyle,
“Maaşını al ama yazma” demişler.
Artık nasıl bir ilişkiyse…
Hayır yani, gönüldaşlık, yoldaşlık, omuzdaşlık ilişkisi desek,
neden bizim gazetede böyle bir teklif görülmüş, duyulmuş değil?
Yeni Şafak'la da yolları ayrılan birçok köşe yazarı oldu.
Mesela, Fehmi Bey, uzun yıllar bizde yazdı. Ne ki, yollar
ayrılırken kendisine, “Maaşını al ama yazma” teklifi yapıldığını
hiç sanmam.