''Yenikapı ruhu" dolayımında Kılıçdaroğlu'nu kazanmak, vatana millete hayırlı hale getirmek konusundaki ısrarıma kimi dostlarım burun kıvırıyorlar.
Dahası fakiri safdil addediyorlar.
CHP Genel Başkanının kazanılmasını imkânsız, gayretimi de beyhude görüyorlar.
E tabii, Kılıçdaroğlu'nu bu köşecikte nasıl “sevdiğimi" bilmedikleri için nasıl “kazanmak" istediğimi de anlamakta güçlük çekiyorlar.
Olsun.
Bu kardeşlerimi de çok seviyorum. Ben zaten özünde seven biriyim. Sevgi insanıyım yani; kavgadan gürültüden hiç hazzetmem. Neyse.
Kılıçdaroğlu'nu kazanmak her şeyden evvel onu “göz seviyesine" çekmekle başlar.
Kabul ediyorum, çok zordur bu.
Lakin başka bir seviyede “iletişim" kurmak mümkün değildir; “göz seviyesi" şart.
Yazık ki yazık, CHP trolleri ne yapıp edip Sayın Kılıçdaroğlu'nu hep imkansız bir seviyeye çekiyorlar.
İşin vahim tarafı, bu seviyenin ceremesini de her daim Kemal Bey çekiyor. (Fazla söze ne hacet; seçim sonuçlarını görüyorsunuz işte.)
Nasıl bir seviyeyi (bir başka ifadeyle, seviyesizliği) kastettiğimi anlatmaya çalışayım; lakin, peşinen söyleyeyim; yine de anlamayan olursa, merhum Nejat Uygur ustamızın, “anlayan anladı" sözünü terennüm etmekten başka yapacak bir şeyim yok.
Şöyle:
Hani bir mitingde bir kadıncağız Kılıçdaroğlu'na öfkelenmiş, “daha yürüyen merdivene binmeyi bilmiyor bir de Erdoğan'la boy ölçüşmek istiyor…" yollu tepki gösterdikten sonra kaptırıp gitmiş, Kılıçdaroğlu'na, “Erdoğan'ın (…) gılııı" demişti.