Barzani'nin bağımsızlık referandumuna karşı çıkanlar da var
destekleyenler de.
PKK'nın Suriye kolunu "ordulaştırmakla" meşgul olduğu için olsa
gerek ABD karşı.
E haliyle PKK da karşı.
Çözüm süreci döneminde, "daha fazlasını isteyin, bağımsızlık ilan
edin" diyen Fetullah'ın liberalleri de karşı, iyi mi?
Fakat, "İsrail fesat devleti" destekliyor.
(Kafanız karışmasın;
ABD ile İsrail hele bu konularda hiçbir zaman ayrı düşmez.
Farklılık taktikseldir. Merhum Erbakan'ın dediği gibi hedef: Arz-ı
Mev'ud.) Bu "destek" de "Kuzey Irak'ta" satın alınmış ne yazık
ki.
Barzani'nin mitinglerinde İKBY bayraklarıyla İsrail'in bayrakları
yan yana arzı endam edemezdi yoksa.
Nerden bakarsanız garabet.
Nerden baksanız fecaat.
Diyarbakır'da Filistin bayraklarıyla "Biji Filistin" diye
haykıran on binler de Kürt'tü;
İsrail bayrağına ses çıkartmayanlar da.
Mesele Kürtlükse eğer...
Hüda Par'lı Yasin Börü de Kürt'tü, onu katleden PKK'lılar da.
Mesele Türklükse (ve bir kavimin adıysa) Can Dündar veya Dumanlı
Ekrem de Türk, Ömer Halisdemir de.
Mesele...
Kürt - Türk meselesi değildir.
Mesele, kavmiyetçilik tuzağı üzerinden kuklacıların oyuncağı haline
gelmektir.
Denilecek ki: "Sıra Kürdistan'ın kurulmasına gelince mi aklınıza
geliyor kavmiyetçilik?" "Hem ne alakası var referandumla? Zaten
fiili Kürdistan var orda." "Nedir yani, Kürtlerin kendi kaderini
tayin hakkı yok mu?" "Herkes devlet kurunca oluyor, sıra Kürtlere
gelince mi olmuyor?" Böyle daha birçok şey söylenebilir.
İsrail'in bağımsız Kürdistan'a verdiği destek için de "Türkiye
İsrail ile ilişki kuruyorsa Erbil neden kurmasın" denilebilir.
Deniliyor da.
Lakin...
Lawrence de yıllar öncesinden aynı şeyleri fısıldamıştı Arap
aşiretlerin kulağına.
"Neden sadakat gösteriyorsunuz Osmanlılara" demişti, "Onlar
Almanlarla birlikte hareket ediyor, siz neden İngilizlerle birlikte
hareket etmeyesiniz..." Sonuç ne oldu, biliyorsunuz!..