İstanbul seçmeni için tam bir hayal kırıklığına dönüşen İBB
Başkanı İmamoğlu'na "mahkeme marifetiyle" can suyu vermenin âlemi
nedir?
Birbirinin altını oymakla meşgul "muhalefet esnafını" konsolide
etmek mi yoksa sevgili Kılıçdaroğlu'na
veya Mansur Yavaş'a "gıcıklık" yapmak mı?
Sahi maksat nedir?
İmamoğlu'nun Sözcü gazetesiyle arasını düzeltmek mi?
Sözcü yöneticilerine küfrettiği az konuşulmamıştı ya
hani, onu diyorum.
Hatta, eski CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, İmamoğlu'nun
Sözcü'ye yaptıkları nedeniyle bir televizyon programında, "Bir
gazeteci sizi rant ilişkilerinden dolayı eleştirdiyse, 83 yaşındaki
annesinin evine zabıtayı göndermeniz hiçbir şekilde izah edilemez,
kabul edilmez..." diye tepki göstermişti.
Sonuç itibarıyla, İBB Başkanı söz konusu mahkeme dolayımında Sözcü
gazetesi ile arasındaki buzları eritmiş oldu.
Hem de hiç masrafsız!..
"İmamoğlu tarafını seçti; bebek katilini öven HDP'li
Pervin Buldan'la birlikte ağaç dikti..." gibi manşetlerle
İmamoğlu'nu 2021'de yerden yere vuran "Akşener
yandaşı Yeniçağ Gazetesi"yle nasıl bir "duygusal ilişki" kurdu
da tekrar yağ bal oldu, orasını bilemiyoruz.
Bizim bildiğimiz, Akşener, İmamoğlu'nun yüzünde "Rabbi yessir"
görmeye böyle başlamıştı.
Gerçekten merak ediyorum: Fazıl Say dostumuzun bile
umudunu kestiği İBB Başkanı'nı mahkeme marifetiyle mağdur
pozisyonuna sokmanın mantığı nedir?
Tamam, yargı kararları bağımsızdır. Mahkeme vereceği kararların
siyasi sonuçlarına (kime yarar, kime zarar getirecek olduğuna)
bakmaz.
Yasadan, hukuktan da kimse müstağni değildir.
Haliyle, İBB Başkanı'nın "31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır"
sözü üzerine, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) suç
duyurusunda bulunması nedeniyle dava açılması anlaşılır bir
şeydir.
İmamoğlu'nun mezkûr davayı önüne atılan yüzde yüzlük gol pasına
vurmak mesabesinde siyasi şova çevirmesi de anlaşılır bir
şeydir.
Anlaşılması zor olan, YSK neden bu pasları ikidir İmamoğlu'na
atıyor?