Malumunuz, "fesat devleti İsrail", Kürdistan'ın "kurulmasını"
destekliyor.
Fakat...
Kürtlere, Kürdistan'a âşık olduğundan değil.
İslam coğrafyasının en ufak bileşenlerine kadar parçalanmasını, her
parçanın da birbirine düşman haline gelmesini istediği için.
Irkçı Siyonist İsrail'in, Kürdistan'a özel ilgisi mi?
Nil'den Fırat'a kadar kendilerine "vaat edilmiş topraklar" (Arzı
Mev'ud) olarak vehmettikleri bölgede, Kürt nüfusunun yoğunlukta
yaşamasından kaynaklanıyor.
Başka nedeni yok.
Unutulmasın ki yeryüzünde sınırları belirlenmemiş tek devlet
işgalci İsrail devletidir:
Hüda Par'a yakın "Doğruhaber" gazetesi yazarlarından Mehmet Yavuz
dünkü köşesinde bunların altını çizdikten sonra şöyle diyor: "Yarın
öbür gün IKBY'ye rakip olarak Süleymaniye merkezli ikinci bir
Kürdistan kurulacağı söylense ilk destekleyecek olan yine İsrail
olacaktır."
Budur.
La teşbih, "Lazistan" devleti kurulsa da destekler İsrail,
Pontus Rum devleti de.
Ötesini söyleyeyim...
CHP İzmir Milletvekili Ali Yiğit, "Biz Avrupalı olmaya hazırız; biz
istemeyiz bunlarla yaşamayı. Gerekirse İzmir ayrılsın...' demişti
ya...
Türkiye'den ayrılacak olsa İzmir'i ilk destekleyen "İsrail fesat
devleti" olacaktır.
Diyeceksiniz ki...
CHP'li milletvekilinde kafa bu, İsrail desteklemiş çok mu?
Haklısınız da, mevzumuz başka.
Sadece İsrail'in değil müstevlilerin alayının tarzı hep
aynıdır:
Ortadoğu'daki halkları kimi zaman mezhep kimi zaman da etnisite
asabiyetiyle birbirine düşürmek, kapıştırmak, parçalamak,
bölmek...
Gelgelelim, bu hakikati tespit etmek "işgalcilerimizden"
kurtulmamıza yetmez.
Bir olmak, birlik olmak, dahası, kol kola, omuz omuza yürümek şart.
Bunun için de her şeyden evvel birlikteliğimizi zevale uğratacak
dil ve üsluptan kaçınmak zorundayız.
Zaten olağanüstü hassas bir dönemden geçiyoruz.
Fitneye, bölünmeye, parçalanmaya karşı duruşumuzu, "Kürtlerin kendi
kaderini tayin hakkına" karşı çıkıyormuşuz gibi "pazarlayan" algı
operatörleri matine-suare işbaşında.
Müstekreh bir tuzakla karşı karşıyayız; sosyolojiyi zehirleyen bir
tuzak.