Okur makulesi, kafaya koyduğumuz veya gözümüze kestirdiğimiz
mevzuyu “dan” diye dercettiğimizi mi sanıyor, bilmiyorum.
Şayet öyle sanıyorlarsa fena halde yanılıyorlar demektir.
Gün oluyor, kaç mevzu arasında kalıyor, kaç mevzudan vaz geçiyoruz
bir bilseniz.
Yazmayı tasarladığımız mevzulardan vaz geçmemizin de enva-i çeşit
nedeni var elbette.
Bunlardan en çok bilineni gündemin değişmesiyse, en az bilineni de
fakirin elan başına gelendir.
Anlatayım…
Cumartesi günü bu köşecikte, Dick Cheney'nin ulusal güvenlik
danışmanı John Hannah adlı bir şarlatanın “Foreign Policy” adlı
dergide yazdıklarından hareketle bir şeyler söylemiştim, lakin en
keyifli kısmını da bugüne bırakmıştım.
Hem “şarlatan” deyip hem de üzerinde durmak istememin nedeni,
Türkiye'deki Erdoğan takıntılıların hülasası mesabesinde olmasından
ibaretti.
“En keyifli kısmı” dediğim, John Hannah'ın “askeri müdahale”
riskinin bütünüyle kalkmadığını ifade etme tarzıydı.
“Risk” falan demesine bakarak darbe olasılığından endişe duyduğunu
düşünüyorsunuz. Fakat hemen devamında, PKK ile çatışma ortamı
nedeniyle Erdoğan'ın ordu ile taktiksel ittifak kurarak bu riski
azalttığını söyleyince, darbe olacağından değil, olmayacağından
endişeli olduğunu anlıyorsunuz.
Hazrete göre, ordu içerisinde birilerinin Türkiye'yi “Erdoğan'ın
İslamcı diktatörlüğünden” kurtarma girişiminde bulunmayacağının da
garantisi yokmuş.
Gerçekten keyifli değil mi?
Gelgelelim, darbe endişesini darbe umuduyla aynı anda dile getirme
mahareti bana fena halde “yerli” muadillerini hatırlattı, keyfim
kaçtı.
Murat Belge veya Hasan Cemal'in 27 Mayıs benzeri darbe umutlarını
nasıl bir endişe kamuflajıyla dile getirdiklerini biliyorsunuz.