Kimi neyle suçlamış üzerine gitmişlerse, gerçekte o şeyin kralı onlarda vardı, ama kimsecikler bunu böyle okuyamadı.
Sözgelimi…
Org. İlker Başbuğ'un “silahlı terör örgütü kurmak" iddiasıyla tutuklanması akıl almaz bir fecaatti.
Öyle ya, nasıl olabilirdi bu?
Bu aziz milletin ordusu içinden “silahlı terör örgütü" kurmak hiç mümkün olabilir miydi?
Hele hele bunu (dönemin) Genelkurmay Başkanının yaptığını iddia etmek deli saçması değilse neydi?
Ne ki, 15 Temmuz'dan bakınca, bunun hiç de öyle akıl almaz bir şey olmadığı ortaya çıktı.
Tamam, Org. İlker Başbuğ'a iğrenç bir iftira atılmıştı.
Fakat…
Fetullah'ın generalleri Semih Terzi'ler, Akın Öztürk'ler, Mehmet Dişli'ler, Mehmet Partigöç'ler TSK'da “silahlı terör örgütü" kurmuşlardı.
Kurmakla da kalmamışlar; 15 Temmuz akşamı askeri uçaklarla, tanklarla bu milletin en kahraman evlatlarını katletmişlerdi. (Onlar ki şehid oldular, elbette en kahramanlarımız onlardır.)
Peki…
“En güvenilir kurum" addedilen TSK, FETÖ'nün en çok örgütlendiği kurum haline nasıl gelmişti?
Bu soruyu adamakıllı teşrih masasına yatırmak zorundayız.
Efendim, TSK'ya kumpas kurulmamış olsaymış bunlar olmazmış.