En dengeli en akıllı insan da kimi zaman tutarsız veya çelişkili
davranabilir.
Hele hele ikilemde kalmak bütünüyle insanlık halidir.
Fakat...
Bir saniye önce yapılanla bir saniye sonra yapılan sürekli
tutarsızlık arz ediyorsa, işte o olmaz.
Bir başka ifadeyle...
Aklından zoru olmayan hiç kimse her saniyede fikir değiştirmez.
Değiştirse de bu aklın değil, "içgüdünün" marifetidir.
Lafın düzünü edelim: Ademoğlu "içgüdüleriyle" hareket etmez; kendi
içinde tutarlı bir duruşu, bir bakışı, bir dünya görüşü vardır.
Hülasa bir "dini" vardır.
Şaşacaksınız ama söyleyeyim: Kendi hayat tarzı içinde herkes
"dindardır."
İster pozitivist, ister materyalist, ister deist ve hatta ister
ateist olsun, fark etmez.
Ateist "dindar" olur mu diyeceksiniz?
Olur, neden olmasın...
Dinden ne anladığınıza bağlı.
Lisani felsefi (gramatik) konularda kafa yoran özgün bilim
adamlarımızdan merhum Şakir Kocabaş, din kavramının kullanış
tarzından kaynaklanan zihinsel körlüğün etkisinden kurtulmak için
bu kavramın geçtiği her cümle üzerinde durun ve sorun demişti:
Hangi din?
Materyalizm mi, İdealizm mi, Pozitivizm mi, Budizm mi,
Hıristiyanlık mı, İslam mı, ila ahir.
Merhum Kocabaş, insanın hayatına anlam veren inanç, düşünce, amaç,
hesap ve ümitler ve bunlara bağlı olarak tutarlı davranışlar o
insanın dinidir, der.
Budur.
Din en geniş anlamda dünya görüşü, yaşam tarzıdır.
Ayetle sabit olduğu üzre "Allah katında din İslam'dır," o ayrı.
Son günlerde "Mustafa Kemal'e dinci saldırı" modunda haberler
medyamızda arzı endam etmeye başladı.
"Dinci" derken de belirli (muhafazakâr) bir kesimi mahkûm etmeye
çalıştıkları hepinizin malumu.
Halbuki...