İsmi bende mahfuz bir öğretmen İzmir'den mesaj çekmiş, “Ben de
Aralık ayı maaşımı bağışlamak istiyorum. Ama nereye göndereceğimi
bilmiyorum…” diyor.
Bir başkası Trabzon'dan mail atmış; anlaşılan o ki dolarınızı TL'ye
çevirin çağrısını yanlış anlamış.
Diyor ki; “850 dolarım vardı bozdurdum. Para bende, gelsin devlet
alsın onu benden…”
Bu millet böyle bir millet.
Sayın Cumhurbaşkanımız geçen gün “yalnızım” dedi (ona bu duyguyu
yaşatanlar utansın, ayrı konu) ama bu millet “ölümüne” onun
arkasında.
Tanklara çıplak ellerle karşı koyan bu millet ekonomik ablukaya
karşı da koyacaktır.
Paniğe hiç gerek yok; 2001'de, repo piyasasındaki faizlerin 7.
500'leri gördüğü Türkiye'den bu günlere geldik.
Başardık, yine başaracağız.
AK Parti 2002'de iktidara gelir gelmez müthiş bir aşkla geceli
gündüzlü çalıştı; “diklenmeden dik durarak” kuşatıcı bir politika
izledi; İstanbul'u finans merkezi yapmak için gerekli reformları
yaptı.
Her şeyi son derece planlı programlı yürüttü. Dostları arttırmaya
çalıştı; köprüler yıkmak yerine, köprüler kurmayı seçti.
Bugün de öyle yapmak mecburiyetimiz var.
Ülkemiz 15 Temmuz gecesi çok ağır, çok kahpe bir işgal saldırısına
maruz kaldı ama biz bunu dış çevrelerde hâlâ hakkıyla
anlatamıyoruz.
Duyarlığı diri tutmak için iç kamuoyuna yönelik söylemlerde makul
miktarda hamaset olması gayet normaldir; lakin, dış piyasada
hamaset zerre miskali çalışmaz.
FETÖ'nün ne menem bir örgüt olduğunu daha içerdeki şebeleklere
anlatamadık, elin Hans'larına nasıl anlatacağız?
Terör örgütü dediğinde, adamın aklına sadece konvansiyonel terör
örgütleri geliyor.
Hem Kürtçü hem Türkçü, hem Kemalist hem anti - Kemalist, hem dindar
hem dinsizin aynı örgütte (FETÖ) yer alabileceğini aklı almıyor
ki?!
Ne ki, akıllarının alacağı şekilde anlatmamız lazım.