Son sınıfta okusalar bile başörtülülerin gözünün yaşına
bakmamış, okullarından atmışlardı.
Üniversiteleri hallettikten sonra da bitmez tükenmez "kamusal alan"
tartışmaları eşliğinde sırayı sokaklara getirmişlerdi.
O kadar ki, "Polis kapınıza geldiğinde kapıyı başörtülü
açamazsınız, çünkü devletin polisinin bulunduğu yer de kamusal
alandır" yollu lakırdılarla işi bayağı ilerletmişlerdi...
Sonra da iyice tozutmuşlar, çocukların yaz aylarında Kuran okumayı
öğrenmelerini yasaklamışlardı.
Eşzamanlı, Türkiye'nin görmüş göreceği en büyük soygunu
gerçekleştirmişler, bankaları milyarlarca dolar
hortumlamışlardı.
Kimseciklerin gıkı çıkmıyordu; çok kullanışlı, çok kallavi
maskeleri vardı. Uğur Mumcu'ya atfedilen, "Bu memlekette banka
soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar"
sözünün mücessem hâli gibiydiler.
Lafın burasında şuncağızı söylemeden geçmeyelim ki "genç çeriler"
beyhude şavullamasınlar: Kimin yaptığına odaklanıp neyin nasıl
yapıldığını savsaklayanlar maske zokasını yutmaya müstahaktır. Kim
hangi maskeyle yaparsa yapsın, ister Atatürk ister din maskesi
taksın, ister kardeşimiz ister düşmanımız...