Anayasa değişikliğine de başkanlık sistemine de külliyen karşı
çıkabilir, hakaret etmeden, kırıp dökmeden istediğinizi
söyleyebilirsiniz.
Doğruları söylemeniz de şart değil hani.
Muhalefet hakkınızdır, sonuna kadar kullanabilirsiniz. İlla ki
sadra şifa bir şey söylemeniz de gerekmez.
Hatta, kafanızı hiç yormadan fabrikasyon ürünü o “diktatör”
tezviratını alıp yapıştırabilirsiniz.
Hem diktanın yaptığı anayasaya toz kondurmaz, hem de “dikta
anayasası” yapılıyor diye yaygarayı basabilirsiniz.
Bütün bunları da sırf Erdoğan takıntısı yüzünden
yapabilirsiniz.
Bu arada, seçilmiş cumhurbaşkanı ve seçilmiş başbakanın doğuracağı
“sistem krizine” herhangi bir çözüm önerisi getirmeye de mecbur
değilsiniz.
Parlamenter sitemin kimi arızalarını veya koalisyonların bu ülkeye
ettiği fenalıkları yok sayabilirsiniz.
Hepten kaptırıp gidebilir…
Şayet başkanlık sistemine geçersek Türkiye karanlıklara gömülür,
mahvoluruz; çağdaş muasır medeniyet düzeyine sittin sene
ulaşamayız; IMF'den bir milyar dolar borç almak için bir gecede 20
yasa çıkartmak zorunda kalırız, diyebilirsiniz.
Gerçekten diyorum; vallahi bak, şaka yapmıyorum.
Kırıp dökmeden, hakaret etmeden fikir ve düşüncelerinizi veya
“hisli duygularınızı” efendice dile getirmenize kim ne diyebilir
ki?!
Gelgelelim…
Darbecilerin rehin aldığı Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'a,
“Seni Fethullah Gülen'le görüştürelim”