Suruç katliamında olağan şüpheli DEAŞ veya IŞİD denilen o taşeron örgüttür. Kaldı ki, örgüt adı değişse de durum değişmez.
Durum dediğim, (Kürt – Türk, Arap – Acem, Şii- Sünni) Müslümanı Müslümana kırdırmak; hedeflenen budur.
Kissinger'in 11 Eylül saldırılarının hemen ardından, “Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır” şeklinde belirlediği hedef maalesef gerçekleşmektedir.
Oyun gayet nettir!
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov birkaç yıl öncesinden bu oyunu görmüş, şöyle demiştir: “Batı İslam dünyasını bölmeye çalışmamalı. Müslümanları birbirine kırdırmaktan vazgeçmeli…”
Vazgeçmediler, vazgeçmeyecekler!
Nihai amaçlarını da Doğu'nun yaşayan en büyük bilgesi Sezai Karakoç üstadımız, İran, Suriye, Türkiye çatışmasının tuzak olduğunu belirttiği 2011'deki konuşmasında şöyle dile getirmiştir: “Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur…”
Sezai Karakoç, Batı'nın bu işgalinin, Moğol ve Haçlı istilasından daha korkunç olacağını söylemişti.
Hülasa, işgalcilerimiz geri dönmüştür.
Türkiye işte bu işgale direnmektedir.
Büyük resmi gözden kaçırmayalım, Suruç katliamı, Batılı işgalcilerin Türkiye'ye parmak sallaması mesabesindedir.
Korkunç bir tehdittir.