Kılıçdaroğlu'nun o fotoğrafı piyasaya düşmeyeydi iyiydi.
Sen kalk 15 Temmuz gecesi kravatını değiştir, televizyonun
karşısındaki koltuğa kurul...
Ve tanklarla ezilen, savaş uçaklarıyla kurşunlanan vatan
evlatlarını seyret.
Olacak şey değil...
Onca kilometre yol yüründü, onca imaj çalışması yapıldı; hepsi bir
fotoğrafla eriyip gitti.
Yazık ki ne yazık!
Şimdi işin yoksa İzmir meydanına kocaman bir tank maketi yaptır ve
Ankara'dan İzmir'e doğru yürü.
O fotoğrafın açtığı yaralar başka nasıl silinecek?
Ankara İzmir arası da 585 kilometre, boru değil.
Fakat...
İzmir'e yürünecek, o maketin üzerine çıkılacak, başka yolu yok.
(Maketin altına yatılırsa daha etkili olur gibime geliyor.)
Ne ki, söz konusu fotoğraftan dolayı morali bozulan CHP'li
dostlarım, özellikle de akrabalarım (ki yüzde 90'ı CHP'lidir)
İzmir'e yürüyüş fikrime pek sıcak bakmadılar.
Bilmem ki neden?
Belki de, Kılıçdaroğlu'nun her bir defosu böyle mi kapatılacak,
diye düşünmüşlerdir.
Öyle ya, yürü yürü de nereye kadar.
Haksız da sayılmazlar.
Kılıçdaroğlu bu, durdurulamıyor ki!
"Kontrollü darbe" deyip dururken, birdenbire "15 Temmuz anmalarına
katılacağız" demedi mi?
E be mübarek, "kontrollü" dediğinin nesini anacaksın?
CHP'li dostlarımın mezkûr fotoğraf nedeniyle yüzlerinden düşen
bin parça ama Maltepe mitingi sonrası ne kadar da mutluydular.
Malum reklamdaki gibi "mutluluk paylaşılır" diskuru gereği
mutluluklarını elimden geldiğince de paylaşmıştım:
"- İyi yürüdünüz..."
"- Evet, çok iyi yürüdük..."
"- Kılıçdaroğlu'nun Atatürk'ün ayran içtiği yerde ayran içip
fotoğraf çektirmesi;
Bulak köyünde köylülerin ikram ettiği çiğ köfteyi yemesi falan, çok
güzel hareketlerdi..."
"- Dalga geçiyorsun..."
"- Sizinkilerin yazıp çizdiklerini aktarıyorum, niye dalga olsun?
Hayır yani, Bedri Baykam, 'Kılıçdaroğlu halkına 'saat 18.00'de
Maltepe'de' randevu vermişti ve tam o saatte geldi! O mucize
gerçekleştiği zaman, birçok kişinin benim gibi gözü yaşardı!..'
deyince dalga olmuyor da, ben aktarınca mı dalga oluyor..."