Üzerinize sağlık afiyet bir haftadır yorgan döşek yatıyorum.
Öyle lanet bir grip ki serum, iğne vesaire hiç kâr etmedi.
Nasıl yatağa yapıştırdı anlatamam. Hâlâ da kendime gelebilmiş
değilim.
Gündemden de öyle koptum ki Doğan Medya'nın satıldığını bile yeni
öğrendim.
Bu satışta merak ettiğim tek bir şey var:
Aydın Doğan daha evvel Milliyet'i sattığında kıymetlisi Taha
Akyol'u bırakamamış, Hürriyet'e almıştı. (Kıymetlisi, diyorum;
zira, dönemin başbakanı, Aydın Doğan adına iş takipçiliği yaptığını
söylemişti.)
Aydın Bey ne yapacak şimdi?
Taha Akyol'u bırakacak mı yoksa onu da alıp gidecek mi?
Ya sonra?
"Muhtar bile olamaz" dedikleri Erdoğan Cumhurbaşkanımız oldu.
Gelgelelim, Aydın Doğan medyası mahut "savaştan" hiçbir dönemde geri durmadı.
Mesela, 17-25 Aralık 2013 FETÖ kumpası malzemeleri üzerinden de Erdoğan hükümetine karşı amansız savaş verdi.
Sonuç?
Doğan Medya, 15 Temmuz işgal girişimi püskürtülünce hepten miadını doldurdu. *** Miadını dolduran her şey takdir edersiniz ki bitmeye mahkûmdur.
Elbette partiler için de geçerlidir bu.
Malumunuz, bizdeki siyasi partilerin bidayetinde ekonomi politik üzerinden ayrışma yoktur.
Batı'dan farklı olarak bizde kültür üzerinden ayrışma / konuşlanma gerçekleşti.
Batı kültürünü nakletmek veya Batı kültürüne acentelik yapmak "ilericilik" tesmiye edildi.
Buna mukabil, geleneği yok saymayanlara veya geleneğe yaslanmak zorunda kalanlara da "gerici" denildi.
Ancak "sömürge ülkelerinde" söz konusu edilebilecek, demokratik normale aykırı saçma bir tasnif, saçma bir tefrikti.
Miadını doldurdu.
CHP, "yeni -CHP" sürecine girmekle "kültür üzerinden" ayrışmaktan vazgeçti veya vazgeçirildi.
O "çarşaf açılımı" da bu vazgeçişin simgesinden ibaretti.
Peki vazgeçti de ne oldu; işçinin, köylünün, ezilenin temsilcisi mi oldu?
Nerdeeee!
Bambaşka bir ayrışmada yerini aldı.
Türkiye'nin bekasının mevzubahis olduğu dönemde, müstevlilerin taşeronlarıyla birlikte hareket etmeye başladı. *** Kılıçdaroğlu 15 Temmuz sonrası Yenikapı mitinginde yerini almış, 15 Temmuz FETÖ işgal girişimini tel'in etmişti.
Sonrasını biliyorsunuz...
ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass yeni ayrışmadaki yerini hatırlatınca Fetullah'la ağız birliği içinde "tiyatro" demeye başladı.
Madem "tiyatroydu" da o mitingde işin neydi demenin anlamı yoktu. Yeni ayrışmadaki pozisyonuna uygun hareket ediyordu işte.
Uzun lafın kısası...
Siyasi partilerdeki ayrışma eskisi gibi "kültür" üzerinden değil, artık vatan savunması üzerinden yürüyor.