Atilla Dorsay medyaya baskıların
artmasından ve kimi gazetecilerin tutuklanmasından şekvacı olduğu
geçen günkü yazısında, “Özelikle Zaman'da düzenli yazan
Türköne ve Alkan'dan ne çok şey öğreniyorum…” ifadesiyle,
Ahmet Turan Alkan ve Mümtaz'er Türköne'den sitayişle bahsetti.
Madem öyle…
Madem sevgili Dorsay mezkur yazarlardan çok şey öğrenmeyi
başarabiliyor, biz de bu öğrenme faaliyetine birazcık katkıda
bulunalım.
Nerden başlasak…
Mesela, henüz piyasaya çıkmamış kitabın kovuşturmaya uğramasına ve
müellifi Ahmet Şık'ın tutuklanmasına biz
isyan ederken, Ahmet Turan Alkan ne
yazıyormuş bi bakalım mı?
Hadi bakalım: “Ne var ki bizde kâğıda yazılmış veya
basılmış her nevi metne kudsiyet atfetmek de bir tür entelektüel
fetişizmdir. Ne münasebet yahu; elbette bir kitabın müsveddesi suç
delili (ama fikir suçu değil) kapsamına girebilir. Burada hâlâ
bilmediğimiz şey, şu meşhur kitabın müsveddesinde suç niyetine
nelerin yazılı olduğudur. Onlar ketum davrandıkça, daha
yayınlanmadığı halde yayınlandığı gün itibariyle satış rekorları
kıracağı kesinleşen şu meşhur “İmamın Ordusu” kitabının uğradığı
entelektüel mazlumiyetin katsayısı arttıkça artıyor. 'Sadece kitap
yazdığı, fikirlerini kâğıda geçirdiği için' sabaha karşı evleri
basılan, haksız yere tutuklanıp inim inim inletilen gazeteciler
edebiyatının köpükleri giderek yayılıyor (…) Neydi konu:
Yayınlanmadan yazarını hapse attıran kitap! İyi de baydı
artık. (26 Mart 2011, Zaman)
Sevgili Dorsay, ayrıca, A. Turan Alkan'ın “Alevi
Miyim Neyim” başlıklı yazısını da hararetle tavsiye ediyor…
Ah ne güzel, okuyalım, aydınlanalım.
Lakin, Atilla Dorsay da bi zahmet aynı
yazarın Madımak hakkında yazdıklarını da
arşivden bulsun okusun. Çok istifade edecektir, çoook!
Gelelim Mümtaz'er adlı elemana…
Sinema eleştirmenimiz, bu muhteremi de özgürlüklerden yana sanıyor,
hiç gelmesek olmaz.