Kumda oynamayı bırak arkadaş, "kurguya yakından bak" ve hatırla: Menderes ne zaman ki Sovyet Rusya'ya yakınlaştı, bedelini 27 Mayıs 1960'ta idamla ödedi.
Unutma...
Demirel, 1967'de Sovyet Rusya finansman ve katkısıyla İskenderun Demir Çelik Fabrikası, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, İzmir Aliağa Rafinerisi dahil birçok hizmeti gerçekleştirmesinin bedelini 12 Mart 1971 muhtırasıyla ödedi.
İkisi de "sağcı" liderlerdi.
Mahir Kaynak (mealen) "Türk solunu Moskova değil, Amerika / NATO yönlendiriyordu" demişti.
Yönlendiremedikleri, 6. Filo'ya karşı çıkan o "yurtsever solcular" ve onların izinden gidenlerdi.
12 Eylül faşizminin hedefi oldular...
Onların hatırasına saygı duyuyorsan ABD'ye "yandaşlık" yapanları itibarsızlaştıracaksın, karşı çıkanları değil...
Bunun için de her şeyden evvel FETÖ üretimi "Erdoğan nefretinin" nakliyeciliğini bırakacaksın.
Kissinger, "parayı yöneten, dünyayı yönetir" demişti. Dolar boşuna rezerv para birimi yapılmadı.
ABD'nin "ticaret savaşındaki" en önemli silahını ateşlemesine nasıl sevinirsin!
Tamam, Özal'ların Kemal Derviş'lerin yerleştirdiği ekonomik sistemin kırılganlığını kıyasıya eleştir.
Ama operasyona maruz kaldığımızı da gör!
Avrupa'dan Çin'e kadar herkesin görüp söylediğini neden görmüyorsun?
Trump bile (Brunson üzerinden) "Türkiye'yle savaşıyoruz" dedi, daha neyi itiraf edecek de göreceksin. *** Gelgelelim, operasyonu "görmek" de yetmez. Hamasetle bir yere varılmaz, dolara levye atılmaz.
Ne yapacağız?
Yatırımların finansmanı için yabancı sermayeye ihtiyacımız var.
ABD ile kavgalı ülkeye de kolayından kredi vermezler.
Evvelemirde yabancı sermayeye uygun bir iklim şart.
Peki bu "iklim" nasıl sağlanacak?
Bir kere şu "savaş" dilinden behemehal uzaklaşmalıyız. Operasyonu görmek demek, illaki "savaş dilini" seçmek değildir.
Gerçekleri görelim...
Merkez Bankası bu saatten sonra faizi kaç yaparsa yapsın sadra şifa olmaz, o çıpa aşıldı.
Algı operasyonuna karşı "operasyon" yapmak zorundayız.
Sayın Bakan Berat Albayrak geceli gündüzlü çalışıyor, sistemden kaynaklanan kırılganlıkların da herkesten çok farkında.
Lakin hem zamana, hem de elini kuvvetlendirecek dış çıpaya / desteğe ihtiyacı var.
Malumunuz, en büyük ithal kalemimiz enerji. Petrol dediğin de dolara bağlı.
Katar sağ olsun ama Türkiye'nin dış borç servisinin finansmanına yetmez. Rusya ne kadar destek verebilecek, daha doğrusu bunda ne kadar istekli, bilemiyoruz. Çin, derseniz, yazık ki, oldukça mesafeli.
IMF'den de zaten uzak durmalıyız.
Avrupa'dan gelen açıklamalar güven ihsas etmesi (verecekleri kredinin miktarından ziyade üçüncü ve güvenilir bir tarafın desteği) bakımından çok önemli.
Elimizde kimi kozlar da yok değil.
Mesela, bugüne kadar 30 milyar dolar harcama yaptığımız "göçmenler" konusu...
Mesela, Avrupa bankalarının bizden alacakları.
Daha kendi krizlerinden yeni yeni çıkıyorlar, banka kaynaklı başka bir sorunla karşılaşmak istemezler.