Felsefe hocamız Buud Hayri Bey'e bir gün "Hepimiz Ebu Zer'iz"
falan demiştik.
Rahmetli hocamız masamızın üzerindeki kolalara şöyle bir
bakıp...
"Ama evladım, Ebu Zer sizin gibi salak değildi..." demişti.
Sizi görseydi acaba ne derdi?
Zıpçıktı "antikapitalist Müslümanlar" üzerine üç beş yıl evvel böyle yazmıştım.
***Jaures'in tanımladığı üzre, atalarının ocağından külü değil
alevi aktarmak için "kaynaklara" dönmekten dem vuran öncüleri,
literalizmden kaçarken bir tahakküm teolojisi Vehhabiliğin
versiyonlarına tutulmuşlardı.
Bunlar da, "ham yobaz kaba softalara" karşı çıkayım derken,
"rasyonalizme" saplanıp kaldılar.
Sonra da kapitalizmin elinde ezan okuyan saatlere döndüler.
Fakat çok şükür bu topraklarda piyasa bulamadılar.
Adı lazım değil bir de hocaları var.
Zekeriya Beyaz'ın elektrik yemiş hali diyeyim de anlayın. (Hani
Türk halk müziğine elektrik verip Anadolu rock müziği üretiyorlar
ya, o hesap.) Kur'an'da şu yok bu yok, söylemini, "Oruç, hac,
namaz, abdest ritüeldir; ibadet değildir" noktasına kadar
vardırdı.
Geçen gün baktım, 15 Temmuz direnişinin "ya ol ya öl" parolası
mesabesindeki salalara da lagaluga etmeye başladı.
Efendim neymiş; sala bid'atmış, hurafeymiş!
Gördüğünüz gibi "bozguncular" neye ihtiyaç duyarsa onun fetvasını
vermekte gayet mahir.
Maraş'ın işgali döneminde yaşasaydı...
Kuvvetle muhtemel, Fransızların ihtiyacını karşılardı.
Sütçü İmam, "Aziz Cemaat!
Kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir millet hürriyetini
kaybetmiş demektir. Hürriyet olmayan bir yerde cuma kılınmaz"
diyerek Maraş halkını Fransızlara karşı direnişe çağırırken, bu
"bozguncubaşı hocası" "Kur'an'da bu fetvanın yeri yok, bid'attır"
derdi.
Cibiliyeti buna müsait çünkü.