Çok çok ağır bir kuşatma altındayız. Etrafımız çevrildi adeta.
Yetmezmiş gibi “iç savaş” çıksın diye her yol
deneniyor.
Bugün şayet “iç savaş” çıkmıyorsa…
Hükümetin “kolektif cezalandırma” yöntemlerine
asla ve kat'a müsaade etmemesinin yanı sıra, Kürt halkının
feraseti, bilinci ve “ümmeti gözeten” duyarlığı
sayesindedir.
Ne ki, vazgeçmeyecekler, bunu tartışamayız.
“Eğit, donat” projesini tersine çevirmeye
çalışıyorlar.
Kim mi?
Kim olacak, vekalet savaşının patronları. Şimdilik ayrıntıya
girmeyelim, lakin şuncağızı söylemeden de
geçmeyelim: Rusya, ABD'den
izinsiz Suriye'ye inmemiştir.
Peki, bu kuşatmaya neden duçar olduk?
“Yeniden büyük Türkiye” yolunda yürüyerek tarih
sahnesine çıkma iradesini ortaya koymamız, bu nedenlerden sadece
biridir.
Gelgelelim, henüz AK
Parti kurulmadan, 11 Eylül
2001 saldırıları ardından Müslümanlara karşı
“küresel kuşatma” kararı alınmıştır.
Bu meyanda, Kissinger'ın “Bundan
sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır” sözünü
aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Kaldı ki, daha öncesi de var…
Türkiye'de vaktiyle çok çok tartışılan Samuel
Huntington marifeti, “Medeniyetler
Çatışması” üzerinden de mahut kuşatma teşrih masasına
pekala yatırılabilir.