Kenan Evren oldukça acımasız bir darbeciydi; “asmayalım da
besleyelim mi” diyerek bir sağdan bir soldan sapır sapır insan
asardı.
Asmayı kafaya koyduğu çocukların içinde şayet yaşı tutmayan varsa,
gayet pratik çözümler üretir; bu çocukların yaşını büyülterek idam
sehpasına gönderirdi.
Bizler, Kenan Evren'in yaşını küçülterek idam edemezdik. Zaten idam
cezası da kaldırılmıştı.
Mecburen Azrail'i bekledik. Nihayet geçtiğimiz gün geldi de 12
Eylül Paşasını alıp götürdü. (Gerçi hiçbir ölüm Azrailsiz
gerçekleşmez.)
“Evren Paşa” sadece öfkesinde değil sevgisinde de çok
acımasızdı.
Eminim bu sevgiden en çok Atatürk çekmiştir. O kadar ki, bir gün
dan diye, “Hangi taşı kaldırsanız altından Atatürk çıkar”
demişti.
Bununla da kalmadı, her bulvarın en görülen köşesine, şehrin en
hakim çatısına, “Atatürk 100 yaşında” yazdırdı.
Evren'in böyle amansız icraatları vardı. Bir gecede ticari
taksileri sarıya boyamıştı.
O değil de, gerçekten de Atatürk hiç kimseden çekmedi Evren'den
çektiği kadar.
Düşünsenize şehrin bütün meydanlarında “Atatürk 100 yaşında”
yazıyor; lakin o şehri b.k götürüyor!
O tarihlerde İstanbul maalesef böyleydi.
Yaşı tutmayanlar Ali Özgentürk'ün 81 yapımı “At” filmine göz
atsınlar ne demek istediğimi anlarlar.
Mezkur filmde oğlunu okutmak için köyden kente göçen seyyar satıcı
Hüseyin'in dramı anlatılır.
Zavallı Hüseyin her köşesi gırtlağına kadar sefalet ve
adaletsizliğe batmış bir şehirde ekmek parası kovalamaktadır.