Uğradığımız saldırıların birbiriyle ilintili olduğunu idrak
etmek hiç de zor değil.
Yeter ki büyük resmi görmeye çalışalım.
Ve, yeter ki hakikati birlikte arayalım.
Mehmet Barlas üstadımız kaç gündür "büyük resim" üzerinde düşünmeye
çağırıyor.
Mesela, 1999'da, Amerika Öcalan'ı Türkiye'ye teslim ederken, aynı
anda neden Fetullah Gülen'i teslim aldı sorusunun cevabını
bilmiyoruz, diyor.
"Öcalan paketi" sayesinde seçim kazanan Ecevit de bilmediğini
itiraf etmişti.
Gelgelelim...
Mehmet Barlas "bilmiyoruz" derken, "anlamsız kavgalarla didişmek"
yerine, projeyi vehmetmeye davet ediyor.
Ki, hem Kandil'in hem de o Pensilvanya'nın hedefinde olduğumuzu
anlamakta zorluk çekmeyelim.
Şayet projeyi anlayabilirsek...
PKK'nın Suriye koluna 909 TIR dolusu silah gönderen ABD'nin nasıl
bir "stratejik ortağımız," ne menem "müttefikimiz" olduğunu da
idrak ederiz.
İşin aslı şudur ki, işgalcilerimiz geri dönmüştür.
Zaten, FETÖ'nün 15 Temmuz saldırısı tastamam işgal girişimiydi.
İstiklal Savaşımız nasıl ki mazlum uluslara örnek oldu...
15 Temmuz direnişimiz de yeryüzündeki tüm mazlum halkaların
"darbecilere" karşı direnişine örnek olacaktır.
Bakınız...
Venezüella Devlet Başkanı Maduro ülkesinde darbeye kalkışacak
olanları, 15 Temmuz direnişi ve Erdoğan'ın darbecilere yaptıkları
üzerinden tehdit etmişti.
Bağımsızlık ve özgürlük için "direnenler" olduğu gibi her
dönemde "bozguncular" da olacaktır.
Bunlardan biri, CHP milletvekili Mustafa Akaydın, "O gece Boğaz
Köprüsü'nde silahlı bir güç var. Bu gücün karşısına halkı niye
yönlendiriyorsun?" dedi.
Tam ibretlik...