Zaman gazetesinin o eski genel yayın
müdürü olsaydı, “yerin dibine girsin böyle gazetecilik
anlayışı” derdi.
Bununla da kalmaz, kaos oluşturmak için kara propaganda
yapmışlardı, oh olsun onlara, derdi.
Zira, daha evvel de dile getirdiğim gibi zamanında şöyle demişti:
“Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık… Bunlar darbeci
miydi, derin yapılarla gizli bağlantıları var mıydı, psikolojik
harbin birer parçası mıydı, bazı odakların yönlendirmesiyle kara
propaganda yapmışlar mıydı, ülkede kaos oluşturacak bir atmosfere
zemin hazırlamışlar mıydı? (…) gazetecilik faaliyeti sayılmayacak
eylemler söz konusuysa gazeteciliğin bir zırh haline dönüşmesine de
müsaade edilmemeli…” (7 Mart 2011, Zaman)
Ben hiçbir zaman meslektaşlarımın içerde yatmasına böyle omuz
vermem.
Tam aksine, isterim ki hiçbir gazeteci içerde yatmasın. Hayat
hepimiz için bayram olsun falan.
Dahası, suçları kesinleşmiş mahkumların bile yolunu gözleyenlerini,
ailelerini düşünür, üzülürüm.
Kim olursa olsun, fark etmez.
Gel gör ki, içeri girmeden evvel Mehmet
Baransu'yla yarenlik edenler bile sadece Can
Dündar'ı gündem ediyorlar.