Nasıl ki “paralel örgüt" devletin
kılcal damarlarına yerleşmek için Ergenekon
zamazingosunu kullandı, PKK da
alana (bölgeye) yerleşmek için “barış
süreci zımbırtısını" kullandı.
Manzara-i umumiye bundan ibarettir.
Zaten “üçüncü tarafı" veya “üst akılı" göz önünde bulunduracak
olursak, birbiriyle son
derece “paralel" hareketlerdi.
Paralel örgüt, 17 Aralık darbe
teşebbüsü ardından deşifre
edilince, PKK da HDP'yle
adeta “kamuflaj" edildi.
O kadar ki, Aydın Doğan'ın
adamları tarafından, bir
şeker oğlanmuamelesi görmedikleri kaldı.
Bunun için de belirli bir ön hazırlık gerekiyordu.
“Kürt siyasi hareketi" de “barış
sürecini" araçsallaştırmış, muhafazakarları
kullanarak geniş kitleler nezdinde PR'ını yapmıştı.
Milli bir çözüm sağlanmasın diye kulaklarına
habire üfürüldü. Mesela, bir liberal aydınımız, “azla
yetinmeyin şartlar müsait, bağımsız devlet
kurun" dedi.
7 Haziran seçimleri ardından da Öcalan'ı devreden çıkarıp “üçüncü
tarafın" gözlerine bakmaya başladılar.