Artık kimse internetin zararlarından bahseden yazıları okumak istemiyor. Herkes bıkmış durumda.
Çünkü “çok zararlı” diye bağıranların hepsi sosyal medyada.
Aynı benim gibi.
“Herkes belgesel seyrediyor madem, bu reyting ölçümleri hangi ülkede yapılıyor?” sorusunu hatırlatan bir durum.
Ama bu yazı diğerlerinden biraz farklı. Sürekli vitrinde sergilenen ve görmekten bıktığımız tehlikeleri es geçip biraz derine ineceğim.
Farkına varmakta zorlandığımız ve belki de en çok darlandığımız üç noktaya değineceğim.
Rahatsızlıkların ismini uydurdum. Belki literatüre bir katkımız olur diye.
Ama başlıkların altında yazanlar tamamen gerçek!
1- Farklı duyguların eş zamanlı çarpışması sonucu oluşan refleks kaybı
İyiye ve kötüye eş zamanlı olarak bu kadar çok maruz kalınan bir dönem yaşanmadı dünyada.
Hakikatle küfür yan yana, güzelle çirkin el ele duruyor ekranlarda.
Filistin zulmünün ağır hüznüyle, müstehcen bir karikatürün arsız kahkahası aynı dakikanın içine yerleşiyor. Neşeli tatil fotoğrafları, şehitlerin cenaze haberleriyle altlı üstlü komşuluk yapıyor.
On dakikalık bir sosyal medya gezintisinde duygular çarpışıyor, hüzün sevince, hayranlık nefrete, övgü sövgüye karışıyor.
Yüz kaslarımız zaten ekrana bakarken felç durumda.
Gazete Oku Mobil Uygulama
Uygulamadan Takip Edin.