1- Çocukların okula
başlama yaşı 7 olsun.
Çocuklar daha karakter
eğitimleri tamamlanmadan okula başlıyorlar. Acaba okula başlama
yaşını geriye çekmek eğitim ihtiyacından mı kaynaklanıyor? Yoksa
çalışan anne babaların baskısından mı? Çocuk 7 yaşına kadar evinde
oyun oynasa ve sonra okula başlasa daha iyi olmaz mı?
2- Dersler 9.30'da
başlayıp 14.30'da bitsin.
Birçok bilim adamına göre sabah
uykusu çok önemliyken, 6 yaşındaki çocuğu sabahın 7'sinde yataktan
kazımaya çalışmak ne kadar mantıklı? Bir çocuğun anne babasıyla
aynı saatlerde mesai yapması da bence hiç normal değil. Çocuk
dediğin öğleden sonra evde olur. Hem çocukluğun en güzel
hatıraları, evde ikindi vakitlerinde yaşanır.
3- Dersler 75 dakika
olsun.
Hem etkinlik tabanlı dersler
yapalım istiyoruz hem de 30-40 dakikada bir ara veriyoruz. Derse
giriş, öğrencilerin motivasyonu, materyallerin hazırlanması,
konunun sunumu, etkinliğin yapılması ve değerlendirme bölümleri 40
dakikaya sığmıyor. Tam yüksek konsantrasyon sağlanmışken zil
çalıveriyor.
4- Teneffüsler en az 20
dakika olsun.
Koşarak bahçeye çıkan
çocukların, daha topa dokunamadan çalan zille geri sınıfa koşması
ancak suni teneffüs olabilir. Zaten birçok çocuk “Boşuna
koşturmayayım, zaten hiçbir şey yapamayacağım” diye gün
boyu sınıfta oturuyor. 8 saat aynı sırada oturan bir çocuktan nasıl
bir performans bekleyebiliriz?
5- İlk beş yıl bütün
derslere aynı öğretmen girsin.
Bir sınıfa 10 farklı öğretmenin
girmesi bir zenginlik gibi görülüyor. Ama çocuklar açısından da
öyle mi acaba? Sınıf öğretmenleri resim, müzik, beden eğitimi gibi
dersler için eğitim almıyorlar mı? Alıyorlar. Öyleyse çocukları en
iyi tanıyan kişi versin bütün dersleri. Veli toplantılarında da
anne babalar bir odadan diğerine koşturarak helak
olmasın.
6- Sınıf öğretmenleriyle
4 yıllık sözleşme yapılsın.
Bir sınıf öğretmeninin ikinci
yılında okuldan herhangi bir sebeple ayrılması belki de eğitimin en
büyük problemi. Çocuklar alışıyor, veliler tanışıyor ama birden
öğretmen duygusal sebeplerle başka bir okula gidiyor. Bu arada olan
çocukların duygularına oluyor. Biz atalım imzayı dört yıllığına,
şiddetli geçimsizlik olursa hâkim tarafları dinleyip duruma göre
karar versin.
7- Üniversitede
öğretmenlik bölümünü tercih edenlere mülakat ve özel yetenek
sınavları uygulansın.
Taşı yontmak için
heykeltıraşlara bile özel yetenek sınavı uygulanırken, insanı
şekillendirecek olan öğretmenlere niçin böyle bir sınav yapılmaz?
Eğer yapılan değerlendirmelerde öğretmen adayının sabırsız,
hoşgörüsüz, çocuk sevmeyen ve öfke kontrolünde sıkıntı yaşadığı
tespit edilirse, kabul edilmesin.
8- Liseye kadar ortak
yapılan deneme sınavları yasaklansın.
Çalıştığınız iş yerinde
performansa göre her ay bir liste asılsa ve sizin isminiz en altta
olsa ne hissederdiniz? Sizi bilmem ama dördüncü sınıfa giden bir
çocuk, ayda bir okul koridoruna asılan sınav sonuçları listesinde
adını en altlarda görünce kendisini çok kötü hissediyor. Bu
uygulamanın, okulda belirli periyotlarda öğrencinin adını
vererek "Sen başarısızsın ve hiçbir işe
yaramazsın!" anonsu yapmaktan ne farkı var? Deneme
sınavları yerine kazanım odaklı değerlendirme sınavları yapılsın ve
öğretmen bireysel geri bildirimlerle süreci takip etsin.
Not: Kendi fikirlerimmiş gibi
sunduğum bu maddeler Finlandiya eğitim modelinden
alınmıştır.