Üniversite sınavıyla ilgili
hedeflerim “Bir okula kapağı atmak” mesafesinden
öteye gidemedi. Ve kariyer hedeflerim henüz bir netlik kazanmadan,
üniversiteyi kazandım.
Üçüncü sınıftayken başka bir
öğrenci kütüphanenin nerede olduğunu sordu. Cevap veremedim.
Bir buçuk yıllık öğretim
programının dört yıla yayıldığı bu üniversiteden yayıla yayıla
mezun oldum ve asgari ücretle asgari bir hayat yaşamaya razı olarak
iş hayatına atıldım.
İşin kötüsü, henüz bir dava
sahibi olamadan meslek sahibi oldum.
Hayata ne kadar geç kaldığımı
otuzuncu yaş günümü kutlarken ancak fark edebildim. Okumadan,
öğrenmeden, üretmeden geçen yıllar içime taş gibi oturdu. Gençlik
yıllarımı içime sindiremedim.
Tecrübenin yaşlanarak değil,
yaşayarak kazanılacağını ve zamanın insanları değil, armutları
olgunlaştırdığını Peyami Safa’dan öğrendiğimde 35
yaşındaydım.