Salih Uyan Türkiye Gazetesi

Esaretin bedeli

Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var. Önce kötüyü söyleyeyim. Genç nesil elimizden kayıp gidiyor. Daha kötü haberse şu… Ne gençler ne yetişkinler tehlikenin farkında!.....

13 Kasım 2018 | 5.780 okunma
Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var.
Önce kötüyü söyleyeyim. Genç nesil elimizden kayıp gidiyor.
Daha kötü haberse şu… Ne gençler ne yetişkinler tehlikenin farkında!.. Çünkü sosyal mühendislik operasyonu çok sinsi bir şekilde ilerliyor.
Şimdi haberimizin ayrıntılarına geçelim…
            ***
Dijital müzik platformlarında bir numaraya kadar çıkmış olan Mary Jane adında bir şarkı var. Başlığı İngilizce, sözleri Türkçe olan bu şarkı tamamen uyuşturucuyla ilgili. Şarkının her satırında uyuşturucuya güzelleme yapılıyor.
Youtube’da klipin izlenme sayısı 30 milyona yaklaşmış. Liseli gençlerin çoğu şarkıyı söyleyene hayran. Sözleri ezbere biliyorlar.
O sözleri buraya yazıp sayfayı kirletmek istemiyorum.
            ***
TIKTOK isminde bir video paylaşım uygulaması var. İnternette bu aralar nereye girseniz bu uygulamanın reklamı çıkıyor karşınıza.
Uygulamada genelde 12-18 yaş arası gençler (çocuklar mı deseydim acaba) video çekip paylaşıyorlar. Çekilen videonun müptezellik oranı, izlenme oranını doğrudan etkiliyor. Ve ilgi odağı olmak isteyen ergenler kendilerini kepaze durumuna sokarak eğleniyorlar.
Bu arada küfür gırla gidiyor, bel altı muhabbetler yüz kızartıyor. Bilinçaltımızı lağıma çeviren akımlar da genelde buradan çıkıyor.
 
Ne var bunda canım?
 
Eğer ortaokul veya liseye giden bir çocuğunuz varsa, yukarıda bahsettiğim şarkıyı dinlemiş olma veya uygulamayı kullanıyor olma ihtimali çok yüksek. İsterseniz yazıya bir ara verip sorun.
Ve lütfen tehlikenin farkına varın!
Çünkü yaşadığımız çağın en büyük tehlikesi, anormalin normalleşmesi. Kötülüğe karşı mücadele edilebilir. Ama herhangi bir şey zihinlerimizde "normal" kategorisine girdiği anda yapacak bir şey kalmıyor.
Medya ve internet yoluyla yürütülen operasyonun en büyük amacı zaten bu. Kötüyü normalleştirmek. Bu da yoğun bir şekilde maruz bırakarak oluyor.
Eğlence maskesi giymiş ahlaksızlığa çok fazla maruz kalan kişi, zamanla zihninde kötülüğü aklıyor. Aklama operasyonunda da genelde “Ne var bunda canım!” cümlesi kullanılıyor.
Bir filmde kötü adam bir şey çalarsa sıkıntı yok. Ama filmde hırsız sadaka veriyor, tecavüzcü kadın hakları derneği kuruyor, dinsiz din öğretiyorsa…
İyi adam da hırsızlık yapıp, uyuşturucu kullanıyorsa o filmin sonu iyi bitmez.
RTÜK televizyonda sigara ve alkol görüntülerini bulanıklaştırıyor, küfürleri sessize alıyor. Ama asıl film en net ve gürültülü hâliyle cep telefonlarında gürül gürül akmaya devam ediyor. 
 
Yasakçı zihniyet
 
Bazen kullandığımız dille kendimizi zehirliyoruz. Mesela “yasakçı zihniyet” dendiğinde hepimizin kafasında olumsuz bir imaj beliriyor.
Koro hâlinde özgürlük şarkıları söylerken, yasakların olmadığı bir dünyada oluşacak senfonik anarşiyi göz ardı ediyoruz.
Ergenlik çağındaki erkekleri öpüştüren adamı özgürlüğü bahane ederek hapse tıkmazsak, toplumun geri kalanını esarete mahkûm etmiş oluruz. Uyuşturucuya şarkı yapan adama müdahale etmezsek, okullardaki sıkıcı konferanslarda uyuşturucuyla mücadele falan edemeyiz.
Adamlar videolarındaki tık sayısını artırmak için her türlü kepazeliği yapıyor, bizde tık yok!
Geçen hafta birkaç fenomen gözaltına alındı. Hemen birileri özgürlük naraları atmaya başladı. İşin garibi en çok da köleler bağırıyor.
Durumun farkında değiller. Çünkü alışkanlığın zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü oluyor.
Başımıza ne geliyorsa, bu özgürlük belasından geliyor.
 
Ördek yumurtası
 
Yıllar önce eşimin dedesi muziplik olsun diye tavuğun altına ördek yumurtası koymuş. Yumurta çatlayınca yavru ördek biraz yürüyüp hemen dereye atlamış.
Tavuk diğer yavruları bırakmış. Gün boyu endişeyle derenin kenarında durup ördek yavrusunu gözlüyormuş.
Şimdi endişeyle ellerinde tabletle saatler geçiren çocuklarını gözleyen anne babaları görünce aklıma hep bu hadise geliyor.
Çocuğa tableti yasaklamakla, ördeğe yüzmeyi yasaklamak arasında bir fark yok.
O zaman ya yüzmeyi öğrenip suya birlikte atlayacağız.
Ya da derenin kenarında endişeyle beklemeye devam edeceğiz...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kınayan kınasın! 21 Kasım 2024 | 153 Okunma Artırılmış gevşeklik ve yatay zekâ! 14 Kasım 2024 | 128 Okunma Sade vatandaş 07 Kasım 2024 | 42 Okunma Senarist öyle istiyor! 31 Ekim 2024 | 115 Okunma Kâbus 24 Ekim 2024 | 89 Okunma