Salih Uyan Türkiye Gazetesi

İLERİDE YAZARIM BEN BUNU

İnsan her zaman yaşadıklarını yazamıyor. Kimi hatıralar var ki bırakın köşeye, kitaba taşımayı, yerinden kıpırdamıyor. “Belki bir gün yazarım bunu” deyip not aldığım...

27 Kasım 2018 | 4.081 okunma
İnsan her zaman yaşadıklarını yazamıyor. Kimi hatıralar var ki bırakın köşeye, kitaba taşımayı, yerinden kıpırdamıyor.
“Belki bir gün yazarım bunu” deyip not aldığım cümlelere baktım dün. Başrolünde ben olanları, karamsarları, gereksizleri, samimiyetsizleri ve taşınmazları eledim.
Geriye içinde çocuk olan hatıralar kaldı sadece.
Ben de oturup yazdım, içinden çocuk geçiyorsa bir şeyin, nasıl olsa güzel olur diye.
 
Öz yurdunda turistsin
 
Öğrencileri yaz kampı için İngiltere’ye götürmüştük. Londra’da bir adres arıyorduk. Gruptaki öğrencilerimden bir tanesi, “Hocam, isterseniz şu turiste soralım” dedi.
Çocuğun şu diye gösterdiği adama baktım. Adam İngiliz.
“Oğlum, turist olan sensin” dedim. Gülüştük.
Çocuk tek cümlesiyle bütün İngilizleri kendi memleketlerinde turist yapıvermişti.
O gün yerleşmiş düşünce kalıplarının, zaman ve mekân değişimlerine zor ayak uydurduğunu bir kez daha görmüş oldum...
 
Kahvaltıda mantı yemek
 
Küçük oğlum okuldan geldikten sonra uyumuş. Ben eve geldiğimde hâlâ uyuyordu. Akşam ezanı okunmak üzereydi. Zorla kaldırdık ve yemeğe gelmesini söyledik.
Sofraya oturdu. Ayıptır söylemesi yemekte mantı vardı. Oğlum biraz şaşkın bir ifadeyle tabağındaki soslu ve yoğurtlu mantıyı süzdükten sonra yavaşça yiyip bitirdi. Sofradan kalkıp elini yıkadı ve odasına gitti.
Birkaç dakika sonra tekrar mutfağa geldiğinde, biraz önce oğlumun yüzündeki o şaşkın ifade bizim yüzümüze yerleşti.
Çünkü pijamalarını çıkarmış, okul kıyafetlerini giymişti.
“Oğlum, hayırdır? Niye okul kıyafetlerini giydin?” dedim.
“Okul yok mu bugün?” dedi.
Biraz daha konuşunca konuyu anladık. Bütün gece uyuduğunu ve sabah olduğunu zannetmiş. Durumu açıklayınca şaşırdı.
Tekrar pijamalarını giymek için odaya giderken de şöyle dedi;
“Zaten bir gariplik olduğunu anlamıştım. Herkes çok canlıydı. Ama en çok da kahvaltıda mantı yememize şaşırdım” dedi.
O gün ikindiyle akşam vakti arasında uyumanın niçin mahzurlu olduğunu daha iyi anladım...
 
Namaz kılan kahraman
 
Benim yazmış olduğum bir hikâyeyi okuyan oğlum, bir ara koşarak yanıma geldi.
“Baba, Kayhan Hoca namaz kılıyormuş ya!” dedi kitabın sayfasını göstererek.
Konuyu birkaç saniye geçtikten sonra anladım. Hikâyede çocukların çok sevdiği Kayhan isminde bir öğretmen vardı. Sayfalardan birinde Kayhan öğretmen, “Çocuklar, dün gece hiç uyuyamadım. Sabah namazını kıldıktan sonra birazcık uyumuşum” gibi bir şey söylüyordu.
Ben daha cevap veremeden bizim çocuk, “Bir dakika ya! Gerçi sen yazdın değil mi bu hikâyeyi?” dedi.
Baba oğul jetonlarımız ardı ardına düşerken, hikâyelerdeki hayali kahramanların satırlardan kurtulup çocukların zihnine akarken, pelerinlerini çıkarıp nasıl gerçeğe dönüştüklerini...
Satır aralarına saklanmış mesajların ne kadar güçlü bir etkisi olduğunu…
Ve duruma göre ne kadar tehlikeli veya faydalı olabileceklerini çok daha iyi anladım...
 
Biz büyüdük ve kirlendi dünya
 
Okulda teneffüs saatiydi. Bahçede neşeyle oyun oynayan bir grup çocuk vardı. Birden kenarda tek başına oturan bir çocuk gördüm. Hüzünlü gözlerle oynayan arkadaşlarına bakıyordu. Yanına gittim.
“Sen neden oynamıyorsun?” diye sordum.
“Beni oyuna almıyorlar” dedi.
“Niçin?” dedim.
“Ben biraz mızıkçıyım, ondan” dedi.
O çocuğun gözlerine bakarken, ha bire bir şeyler öğretmeye çalıştığımız çocuklardan öğrenecek ne kadar çok şeyimiz olduğunu hissettim.
Ve büyürken ne kadar çok şey kaybettiğimizi…
 
Çatlarsak…
 
Yıllar önceydi. Erzincan'da bir ev gezmesindeydik. Ev sahibi sürekli beni ve abimi daha çok yememiz için zorluyordu.
Abim durumdan kurtulmak için, "Doyduktan sonra yemek günah, ben doydum" dedi. Abimin bu zeki atağından sonra ısrarların sona ereceğini düşünerek, ben de elimdeki dolmayı usulca tabağa geri bıraktım.
Ama yanılmışım. Çünkü ev sahibi, "Misafirlikte yenen yemeğin hesabı olmaz" deyip abimin tabağına birkaç börek daha bıraktı.
Abim böreklere bakarken muzip bir ifadeyle, "Çatlarsak şehit olur muyuz peki?" diye sormuştu.
O gün ne öğrendiğimi bilmiyorum ama özellikle ramazan ayındaki canlı yayınları seyrederken bu hatıra geliyor aklıma hep...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kınayan kınasın! 21 Kasım 2024 | 164 Okunma Artırılmış gevşeklik ve yatay zekâ! 14 Kasım 2024 | 132 Okunma Sade vatandaş 07 Kasım 2024 | 42 Okunma Senarist öyle istiyor! 31 Ekim 2024 | 115 Okunma Kâbus 24 Ekim 2024 | 90 Okunma