Geçtiğimiz günlerde ülke olarak yerli malı haftasını kutladık. Kişi başına düşen gayrisafi millî duyguların yükselmesi gereken bu haftada ülkenin toptan şekeri yükseldi. Çünkü millî bir iştahla bir hafta boyunca yedik.
Zaten yerli malı haftası deyince benim aklıma böreğin kenarına bulaşmış kısır geliyor. Çünkü uzun yıllar boyunca yemek dışında sergileyeceğimiz yerli mal yoktu. En yerli malımız annemizin teyzemizin yaptığı börek, poğaça falandı işte. Bir de kendi tarlalarımızda yetişen ürünler…
Yıllar geçti, üretmeye başladık. Artık yerli malı haftası daha farklı kutlanır diye düşünüyordum. Bu sefer de sütlü irmik helvasından TOGG, kısırdan SİHA, kabak tatlısından Altay tankı yapıp yine yedik.
Millî Savunma Sanayimizin hamur işiyle buluştuğu bu şölen, kültürel gecikmenin bir yansıması galiba. Eski hatıralarla yeni gelişmeler birleşince ortaya garip bir bulamaç çıktı. Göğsümüz mü kabaracak iştahımız mı, karar veremedik.
Yerli malı haftasına çikita muzla katkı sağlayan bir kuşağın temsilcisi olarak benim kafam biraz karışık belki ama yeni kuşak öyle değil. Çocukları kendi hatıralarımızın gölgesinden...