Salih Uyan Türkiye Gazetesi

Mermer sehpa

Kapıyı anahtarla açıp girdi ihtiyar adam. 70 yaşlarındaydı. Elindeki poşet, ekmeğin sıcağına zor dayanıyordu. “Bizim torunlar şu içinden fındık çıkan çikolatayı...

12 Haziran 2018 | 105 okunma
Kapıyı anahtarla açıp girdi ihtiyar adam. 70 yaşlarındaydı. Elindeki poşet, ekmeğin sıcağına zor dayanıyordu.
“Bizim torunlar şu içinden fındık çıkan çikolatayı seviyorlardı değil mi hanım?” diye seslendi elindeki paketi göstererek.
Evet der gibi başını salladı hanımı. Salona girip çikolataları şekerliğin içine boşalttı.
Evin içi gül suyu, çikolata ve taze ekmek kokuyordu.
“Şu sehpayı pencerenin önüne çekelim mi bey?” dedi hanımı. “Torunlar etrafında koştukça yüreğim ağzıma geliyor. Baksana köşelerine, sipsivri...”
İki kenarından tutup ağır, mermer sehpayı zorlukla pencerenin önüne çektiler.
“Oh be” dedi adam. “Hakikaten futbol sahası gibi oldu. Şimdi istedikleri gibi koştursun keratalar."
Masanın üzerinde torunlar için aldıkları ufak hediye paketleri diziliydi. Paketlerin üzerinde isim yazmasa da hangi paketin kime ait olduğunu biliyorlardı.
Karı koca birbirlerine sarılıp kim bilir kaçıncı kez bayramlaştılar.
İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu.
Evin içi bayram kokuyordu.
Bir ara yaşlı adamın telefonu çaldı. Biraz konuştuktan sonra telefonu kapatıp mutfağa gitti.
“Kimmiş arayan?” diye sordu hanımı çayı demlerken.
“Ercan” dedi yaşlı adam. “Çocuklar tatil diye tutturmuş. Ucuz bir otel ayarlamışlar. İzmir’e gidiyorlarmış.”
“Ee, sağlık olsun” dedi hanımı kısa bir sessizlikten sonra. “İyi olsunlar da…”
Ekmekler soğumadan kahvaltı yaptılar. Kadın, hediyelerin bir kısmını dolaba kaldırırken zil çaldı. Kapıdaki delikanlı diğer oğullarıydı.
“Hoş geldin oğlum. Nerede gelin hanım, çocuklar?”
“Sormayın anne ya” dedi 30 yaşlarındaki adam mahcup bir şekilde. “Ben namazdan döndüğümde çocuklar hâlâ uyuyorlardı. Esma da gelemedi o yüzden. Kusura bakmayın.”
“Olsun oğlum” dedi annesi. “Çay koyayım mı? Yeni demlendi.”
“Sağ ol annecim, içmeyeceğim. Çocukları Darıca Hayvanat Bahçesine götüreceğiz bugün. Tatilken değerlendirelim dedik. Başka zaman fırsat olmuyor malum. Akşam erken dönersek uğrarız inşallah.”
Biraz oturduktan sonra ellerini öpüp çıktı genç adam.
Karı koca konuşmadan salonda bir süre oturdular.
“Bayram namazı için erken kalkınca gün ne kadar uzun oluyor değil mi hanım?” dedi adam zorlukla gülümseyerek. “Baksana saat daha sabah sekiz buçuk.”
Evet der gibi başını salladı hanımı. Sonra kalkıp mutfağa doğru yürüdü.
“Akşam kesin aç gelir bunlar hayvanat bahçesinden. Ben gidip yemek koyayım ocağa. Gelen giden olursa bir daha fırsat bulamam.”
Yemekler pişti.
Öğle ve akşam yemeklerini baş başa, hiç konuşmadan yediler.
Gece yatmadan önce de ağır, mermer sehpayı pencerenin önünden alıp salonun ortasına koydular yeniden...
             ***
Bayram yazısı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda yıllar önce yazdığım bu hikâye geldi aklıma. Açıp tekrar okudum.
Baktım hikâye demlenmiş. Tadı artmış, hüznü daha da koyulaşmış.
Unuttum sanmışım ama hikâyedeki mermer sehpa meğer aklımdan hiç çıkmamış.
O yüzden tekrar yayınlamak istedim.
Bayramınız şimdiden mübarek olsun.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kınayan kınasın! 21 Kasım 2024 | 153 Okunma Artırılmış gevşeklik ve yatay zekâ! 14 Kasım 2024 | 128 Okunma Sade vatandaş 07 Kasım 2024 | 42 Okunma Senarist öyle istiyor! 31 Ekim 2024 | 115 Okunma Kâbus 24 Ekim 2024 | 89 Okunma