Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum
ama çocuklarımız bir süredir büyüyemiyor.
Çocukluk dönemi suni bir şekilde
uzatılırken, yaratılışlarına uygun olan olgunlaşma dönemi sanki
dışarıdan verilen talimatlarla erteleniyor.
Çizgi film yapımcıları, oyun
üreticileri, oyuncak piyasası ve fast food’la beslenen popüler
kültür çocuklar büyüyecek diye endişeli. Modern toplumun
korumacı aile yaklaşımı da zihinsel ve bedensel gelişimin fersah
fersah gerisinde.
Çocukluk döneminde duraklama
dakikaları bu kadar çok olunca, ergenliğin uzatma dakikaları da
bitmek bilmiyor hâliyle.
Ve çocukluk dönemi uzayan 25-40
yaş arasındaki yetişkinler büyümeyi reddediyor. Birçoğu evlenmek,
çocuk sahibi olmak ve çalışmaktan ölesiye korkuyor.
Yaş olarak olgunlaştığı hâlde,
sosyal açıdan çocuk gibi davranmaya devam eden kişilerin sahip
olduğu bu davranış bozukluğuna “Peter Pan
Sendromu” deniyor.
Çocuksulaştırma
projesi
Peki çocukların gelişememesi,
yetişkinlerin hayata yetişememesinin sebebi ne?
Sanayileşme, ekonomik gelişmeler
ve insan ömrünün uzamasının da etkileri var elbette bu değişimde.
Ama resmin bütününe baktığımızda, daha kötü niyetli bir plan var
gibi.
John Calvin adındaki bir yazar ta
1535 yılında, “Çocuksulaştırma” projesinin, kitlelerin kolay idare
edilebilmesi için yazılmış bir senaryo olduğunu söylemiş. Calvin
kitabında çizgi filmlerin, insanlar biyolojik ve zihinsel
gelişimlerine ket vurarak donup kalsınlar ve kolay yönetilsinler
diye yapıldığını iddia ediyor.
İnanması güç gibi gelebilir ama
biraz düşününce adama hak vermemek elde değil.
Çizgi filmlerle büyüyen nesiller
gerçekten de bir türlü büyüyemiyor. Yetişkin insan gelecek
kaygısıyla içindeki çocuğun sesine kulak kesilince, piyasa da oyunu
buna göre kuruyor hâliyle.
Büyükler için hazırlanan boyama
kitaplarına bakın mesela. Koca koca adamlar ve kadınlar ellerinde
boya kalemleriyle stres atmaya çalışıyorlar bir süredir. Yani inanç
boşluğunu doldurmak için Batı dünyası tarafından üretilen terapi
kültürü de çocukluğumuza oynuyor.
İnternet siteleri basit bir
konuyu anlatırken bile “bir resim, iki cümle” şeklinde akıp giden
sayfalarla dolu. Çünkü McDonalds’laşmış zihinler öyle âtıl bir
duruma gelmiş ki işlenmemiş hiçbir bilgiyi almıyor.
Çoğu insan durumun farkında değil
veya alışmış durumda.
Yaşına uygun davranmadığı için
bunalıma girenleri de birileri çıkıp “İçindeki çocuğu
dinle!” diyerek teselli ediyor.
Pireler ve
çocuklar
John Taylor Gatto zorunlu eğitime
ateş püskürdüğü kitabında diyor ki;
“7 yaşından sonra çocuksu
tavırlarına devam eden çocuklar normal değildir. 12 yaşına
geldiğinde karşınızda hayatının dizginlerini kendi eline almaya
hevesli, eğitim çarklarından nefret eden, tek başına sokağa
çıkabilen, yüz kilometre bisiklet yolculuğu yapabilen bir birey
görmüyorsanız, bir şeyleri ciddi şekilde yanlış yapıyorsunuz
demektir.”
12 yaşındaki çocuk ve yüz
kilometrelik bisiklet turu… Nasıl yani? Sitenin güvenliğinden
dışarı çıkacak, bir de yüz kilometre gidecek! Yok öyle bir şey!
Hem, eğitimin çarklarından nefret etmek nedir ya? Özel okula boşa
göndermişiz seni. Yazıklar olsun sana verdiğim
emeklere!
Pardon, araya iç sesim girdi. Ben
yazıya devam ediyorum.
Bir grup bilim adamı derin bir
kaba bir sürü pire koymuşlar. Yaklaşık 2 dakika içinde bütün
pireler zıplayıp dışarı atlamış.
Daha sonra deneyi tekrarlayıp, bu
sefer üzerlerine bir kapak örtmüşler. Zıplayan pireler kapağa çarpa
çarpa çok fazla zıplamamaları gerektiğini öğrenmişler.
Ve kapağı açtıklarında hiçbirisi
dışarı atlamamış.
İçeride boyama yapıp, dizi
seyretmişler bol bol!..
Son bir
soru
Acaba Fatih Sultan Mehmet
çocukluğunda bolca hamburger yiyip çizgi film seyretseydi, biz
şimdi Aziz İstanbul’a bir tepeden bakıyor olur muyduk?
Sorunun cevabı için, Fatih'in
İstanbul’u fethettiği yaştakilere bakın. Hepsi PUBG
oynuyor.
Heyhat!