Geçen hafta cuma namazını
Kütahya’da Ulucami'de kıldım. Dışarısı soğuk olduğu için safları
ekstra sıklaştırmış olan cemaati zorlukla aşıp, iç kapı girişinde
kendime bir yer bulabildim.
İmam hutbeyi okumaya
başladığında arkamda bir dalgalanma oldu. Dönüp baktım. İki kadın
düşmemek için birbirine tutunmuş, safların arasında ilerlemeye
çalışıyordu.
Caminin içinde bulunan kadınlar
mahfiline ulaşabilmek için, cemaati omuz hizasından yararak en az
on saflık seddi geçmek zorundaydılar.
Cuma namazını kaçırmamak için
hanımların inanılmaz mücadelesi devam ederken gençten
birisi, “Safları biraz gevşetin de hanımlar rahatça
geçsin” diye seslendi arkaya doğru.
Beyaz sakallı bir amca
da “Hocalar bu kadar gevşerse, saflar da gevşer elbet,
cemaat de!” diye söylendi kendi kendine.
Ve konu kapandı.
Yere düşmeyen
mermi
Bu olayı bir arkadaşıma
anlatınca, konu döndü dolaştı, sahte ekran şeyhlerine geldi ve
arkadaşım şu soruyu sordu;
“Ya hocam, televizyonda
kendisine din adamı diyen bir sürü kişi bozuk düşünceleriyle
herkesin kafasını karıştırıyorlar. Gerçek din adamları niçin
bunların karşısına çıkıp derslerini vermiyor,
anlamıyorum.”
Bu soru üzerine aklıma askerde
yaşadığım bu olay geldi. “Dur sana bir şey
anlatayım” dedim ve anlatmaya başladım...
***
Sıcak bir ağustos gecesi koğuşun
önünde takılıyordum. İki asker heyecanla yanıma geldi. Bir tanesi
hemen söze girdi;
“Hocam, sen okumuş adamsın.
Bir şey soracağım. Havaya atılan mermi yere düşer mi?”
Olayı tam anlamadım ama yine
de “Düşer tabii” dedim.
Soruyu soran askerin
yanındakinin yüzüne bir gülümseme yayıldı. “N’oldu
lan?” dedi. “Hani düşmezdi?”
Girişi bu şekilde başlayan
düşer-düşmez tartışmamız yarım saate yakın sürdü. Biraz yorulmuş,
hafif sinirlenmiştim. Çünkü ne dersem diyeyim, adam mermi düşmez
diye diretiyordu.
O sırada aklıma bir şey geldi.
Kantinde ODTÜ fizik mezunu, Oxford Üniversitesinde master yapmış
bir çocukla tanışmıştım.
“Bizim bölükte fizik
konusunda üstat bir kişi var. Gidip ona
soralım” dedim.
Kabul ettiler.
Bu arada tartışmamızı dinlemek
için gelenlerle birlikte yaklaşık 10 kişilik bir grup olmuştuk. Hep
birlikte gidip fizikçi çocuğu bulduk. Bizim asker aynı soruyu ona
da sordu.
Fizikçi, ”Hayırdır?”
dedi gülerek. “Eksik mühimmat mı var?”
“Hayır” dedi asker
heyecanla. “Ben düşmez diyorum ama kimse
inanmıyor.”
“Niye düşmez diyorsun
peki?”
“Bizim köyde düğünlerde gece
havaya yüzlerce mermi sıkılır. Ama ertesi gün köyün civarında bir
tane bile mermi bulamazsın!”
Grupta gülüşmeler oldu. Herkes
heyecanla fizikçinin cevabını bekliyordu. Sessizlik uzayınca asker
dayanamayıp tekrar sordu;
“Ee, ne diyorsun bu
duruma?”
Fizikçi boğazını temizledi önce.
Sonra da “Öyle diyorsan doğrudur. Düşmüyor demek
ki” dedi.
Gruptan bir uğultu yükseldi.
Soruyu soran asker, ben de dâhil olmak üzere kendisine itiraz eden
herkesi cümleleriyle dövdükten ve biraz da sövdükten sonra grup
dağıldı.
İyice canım
sıkılmıştı. “Niye böyle bir şey yaptın
hocam?” dedim sitemkâr bir şekilde.
“Ne
yapsaydım?” dedi bizim fizikçi. “Ortaya atılan
tezi ve kanıtını duymadın mı? Newton gelse ikna edemez bu adamı.
Ben niye boşuna kendimi yorayım?”
***
“İşte böyle” dedim
arkadaşa. “Hâlbuki konuya çok hâkim olduğu için onun daha
çok sinirleneceğini ve izah etmek için kendini paralayacağını
zannetmiştim. Meğer ben konuya hâkim olmadığım için kendimi
paralamışım.”
“Doğru
söylüyorsun” dedi arkadaş. “Hakikaten kötü
niyetlilere ve cahillere hiçbir söz kâr etmez. Senin fizikçinin
dediği gibi, Newton bile kalkıp gelse düğünde sıkılan o mermi yere
düşmez!”
“Aynen
öyle” dedim. “Herhâlde gerçek din adamları da
hassas konular havada kalmasın diye tartışmaya girmiyorlar
pek.”
Ve bu konu da kapandı.