İçinde dört kişilik bir aile
vardı. Kıpır kıpırlardı. Bağırıyorlar, selfie çekiyorlar, geçiş
anında hiçbir saniyeyi boşa harcamıyorlardı.
Camı açıp kulak kabarttım.
Galiba Fransızca konuşuyorlardı.
Arabanın içinde bir kıtadan
diğerine geçişin ve Boğaz'ın eşsiz manzarasının heyecanı
vardı.
Sonra diğer arabalara baktım ve
trafikten bunalmış yüzler gördüm. Dünyanın belki de en güzel
manzaralarından birisi iki taraftan tüm ihtişamıyla aktığı hâlde,
başlarını çevirip bakmıyorlardı bile.
Gözler navigasyon cihazında,
kafalar işteydi.