Türkiye geçen ay ABD’yi “Ya o, ya biz” anlamına gelen bir
tercihle karşı karşıya bırakmıştı. “O” derken kastedilen,
Türkiye’nin PKK’nın Kuzey Suriye’deki uzantısı olarak gördüğü YPG
idi.
Ankara Washington’dan YPG’ye silah ve mühimmat vermekten derhal
vazgeçmesini talep ediyordu. Ve bu silahların PKK’nın eline geçmesi
ve Türkiye’ye karşı kullanılması halinde, YPG hedeflerini vurmaktan
çekinmeyeceği uyarısında bulunuyordu.
Suriye’de IŞİD’e karşı savaşta YPG’ye güvenen ABD, başta bu
silahların Kürt güçlerine değil, Arapların içinde bulunduğu bir
koalisyona verildiğini öne sürdü. Ama Ankara bunu yutmadı ve
Washington’a yukarıdaki cümle anlamındaki mesajı iletti...
Mesaj anlaşıldı
Çok geçmeden bir hükümet yetkilisi bize “Bütün işaretler ABD
yönetiminin mesajı kavradığını gösteriyor” diye konuştu. Bunun
doğruluğu da önceki gün Washington’da bir Pentagon yetkilisinin
“ABD bundan böyle YPG’ye silah ve mühimmat sağlamayacak” demesiyle
kesinleşti...
ABD’nin bu kararıyla Ankara’nın istediği oldu; ayrıca Türk-Amerikan
ilişkilerinde olası bir kriz de önlendi.
Sonuçta bu, Washington’un Türkiye’ye atfettiği stratejik değeri ve
vazgeçilmezlik konusundaki tercihini ortaya koyuyor. Nitekim
Washington’da açıklama yapan Albay Steve Worner düzenlediği basın
toplantısında, ABD’nin NATO müttefiki Türkiye ile Suriye’de IŞİD’le
mücadelede işbirliği içinde olduğunu hatırlatarak buna verilen
önemi belirtti.
Ankara tabiatıyla ABD’nin bu tavrından memnun. Ancak Dışişleri
Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç’in de belirttiği gibi, Ankara bu
kararın uygulamasını yakından izleyecek.
Akla gelen birtakım sorular var: YPG artık ABD’den direkt askeri
yardım almayacak, ama kendisi başka kaynaklardan silah almayacak
mı? ABD’nin ve diğer ülkelerin farklı isimler altındaki muhalif
gruplara verdiği silahlar bir şekilde PYG’nin -ve dolayısıyla
PKK’nın- eline geçemez mi? Silah yardımını kesmek, ABD’nin YPG’den
ve onun siyasal kanadı olan PYD’den -IŞİD’e karşı mücadelede-
vazgeçtiği anlamına gelir mi?