ABD Başkanı Donald Trump, görevinin ilk haftasında olduğu gibi,
ikinci haftasında da doludizgin gitti, sıra dışı yaptıklarıyla
herkesi şaşırtmaya devam etti...
Yedi Müslüman ülkeye ABD’nin kapılarını kapatmasının dünya çapında
yarattığı tepkiler devam ederken, Trump bu kez yargıyı kendi
otoritesi altına almaya yönelik atamalarla hareketli tartışmalara
yol açtı.
Trump dış politika alanında da “sarsıcı hareketler” döktürdü.
Örneğin bir konuşmasında “Dünyanın başı dertte; ben bunu
düzelteceğim” gibi iddialı bir laf etti, ayrıca ABD’nin şimdiye
kadar dostları dahil pek çok ülkeden “kazık” yediğini belirterek,
“Artık sert davranmak zamanı geldi” şeklinde bir tehdit de
savurdu...
Trump dost Avustralya’nın Başbakanı ile telefonla görüşürken, bir
ara kızarak konuşmayı kısa kesip telefonu kapattı.
Dış politika alanında diğer sert bir çıkışı İran’a karşı oldu.
Trump İran’la imzalanan nükleer anlaşmaya da karşı.
Tahran ile artan gerginliği artıracak şekilde “Her türlü opsiyon
gündemde” dedi...
Nereye kadar?
Yeni Başkan’ın görevinin ilk iki haftasında sergilediği tartışmalı
performans, “Bu hep böyle mi devam edecek?” sorusunu
sorduruyor.
Aslında ABD’de güçlü bir “yerleşik düzen” vardır.
Sistemin kurumları Başkan’ın yetki ve sorumluluklarını gerektiğinde
kendisine hatırlatır ve bir nevi supap işlevini yerine getirir.
Ama açıkçası bunun Trump için ne kadar geçerli olduğu sorulmaya
değer.
İş hayatından gelen Trump’ın hırslı, inatçı ve kaba bir mizaca
sahip olduğu biliniyor. Şimdiye kadar hareket tarzı onun “zamanla
değişebileceğine” dair fazla bir umut vermiyor...
Kim “dur” diyecek?
Bütün mesele, ABD’deki sistemin, yani yerleşik düzene dahil
unsurların, etkilerini tam olarak gösterip göstermeyeceğidir.