Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen çarşamba Rusya dönüşünde Suriye ile ilgili yaptığı açıklama tartışma konusu oldu.
Demecin en çarpıcı unsuru, Suriye krizinin çözümü için düşünülen “geçiş süreci”ne Beşar Esad’ın dahil edilebileceği şeklindeki ifadeydi.
Şimdiye kadar öncelikle Esad gitmeden çözüm olmayacağı görüşünü savunan Cumhurbaşkanı’nın yeni açıklaması birçok çevrede Türkiye’nin Suriye politikasında önemli bir değişiklik, hatta bir geri adım olarak görüldü.
Tam da Cumhurbaşkanı’nın açıklamasının ne anlama geldiği tartışılırken, önceki gün New York’ta bulunan Başbakan Davutoğlu’nun bir basın toplantısında aynı konuda sorulan soruya verdiği yanıt, yeni soru işaretlerine yol açtı. Başbakan bu sözlerinde, Cumhurbaşkanı’nın ifadesinin tersine, Suriye ile ilgili geçiş sürecinde Beşar Esad’ın kesinlikle yer alamayacağını belirtti ve böyle bir sürecin sadece statükonun ve çözümsüzlüğün kalıcı hale gelmesine neden olacağını ekledi.
Bu iki demeç yan yana alındığında, Cumhurbaşkanı’nın (Esad’lı bir geçiş süreci için) “olabilir”dediği şeye “olamaz”diye tepki gösterdiği gibi algılanabilir.
Değişiklik var mı?
Aslında bu iki farklı görüş, Suriye konusunda uluslararası arenada yoğun diplomatik faaliyet sürerken, Ankara’nın politikasında bir değişiklik olup olmadığısorusunu gündeme getiriyor.
Bizce Cumhurbaşkanı’nın açıklaması, Türkiye’nin Esad rejimi ve krizin çözümüyle ilgili temel politikasında bir değişiklik anlamını taşımıyor.Söz konusu olan stratejik bir değişiklik değil, sadece taktik bir ayarlamadır. Yani Ankara Esad’ın bir an önce gitmesinde ısrarlıdır; ancak buna giden yolda, yeni yönetim transferi sürecinde (bir ara) Esad’ın yer alabileceğini düşünmektedir.
Açıkçası burada, Rusya dışında, ABD, Almanya, İngiltere ve diğer birçok devletin “Esad’lı bir geçiş süreci”konusunda hemfikir olmasının etkisi vardır ve dolayısıyla bu bir “reel-politik”duruşudur.
Dahil olmalı mı?