Türkiye, İran’la uzun müzakerelerden sonra nükleer silah yapımını yasaklayan ve aynı zamanda ona karşı ekonomik yaptırımları kaldıracak olan anlaşmaya varılmasından memnunluk duyan ülkeler arasında yer alıyor.
Nitekim bu olayın Türkiye’deki çeşitli çevrelerde yeni umutlar
yarattığı görülüyor. Bunların başında gelen de ekonomik
çevrelerdir.
Kuşkusuz İran’ın ambargodan kurtulması ve ekonomisini
güçlendirmesi, onu ticaret ve yatırımlar için potansiyel bir iş
ortağı haline getiriyor.
Türkiye’nin İran’la ticari ilişkileri, son yıllarda yaptırımlar
dolayısıyla istenen düzeye erişemedi. Ama şimdi yaptırımların
kalkmasıyla bir patlama bekleyenler var. Aynı şekilde Türk
girişimcilerinin İran’da katılabileceği büyük yatırım projeleri
için de olduğu gibi...
Hızlı ve kolay olmayacak
Bu tür değerlendirmeler kulağa hoş geliyor. Gerçekten Türkiye,
İran’ın önde gelen bir ticaret partneri olabilir. Ama bunun
anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte hemen gerçekleşmesini
beklememek lazım...
Çünkü: (1) İran’a karşı ekonomik yaptırımları derhal kalkmıyor.
Bunun için yılları kapsayan kademeli bir takvim öngörüldü. (2)
İran’ın önümüzdeki dönemde kalkınma sürecine gireceği muhakkak ama
bu pazarla ilgilenen “kodaman”lar var: AB’den Avrupa’ya, Rusya’dan
Çin’e kadar...
Dolayısıyla İran, ekonomik alanda, uluslararası rekabetin yeni
alanı olacak. Türk iş çevreleri komşu olarak avantajını cepte
keklik saymamalı ve bu yarışa hazırlıklı girmelidir.
Farklı çıkar ve görüşler
Siyasi alanda da ilk bakışta İran’ın bu anlaşmadan sonra dünya ile
entegre olması Ankara-Tahran yakınlaşması için bir avantaj
sayılabilir.
Ancak bunun da bazı zorlukları, hatta engelleri var:
(1) İran bölgesel bir güç olmak iddiasında. Ayetullah Hamaney’in
önceki gün belirttiği gibi, Tahran Ortadoğu’da benimsediği davalar
için mücadelesini sürdürecek. Suriye’de, Irak’ta,
Yemen’de, vesaire.