Yıl 1915... Birinci Dünya Savaşı’nın ikinci yılında, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşan Büyük Britanya’nın teşvikiyle, Avustralya ve Yeni Zelanda’da ANZAC adı altında bir kolordu kuruluyor. Amacı, müttefiklerin safında Osmanlı’ya karşı savaşmak.
On binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı genç, ta 15 bin kilometre uzaklıktaki Türk topraklarına doğru yola çıkıyorlar. Üç aya yakın süren bir deniz yolculuğundan sonra Gelibolu Yarımadası’na ulaşıyorlar...
Anzaklar cephede Türk askerinin hiç tahmin etmedikleri güçlü
direnişiyle karşılaşıyorlar. Avustralya 26 bin, Yeni Zelanda da
7500 savaşçısını kaybediyor. 24 Nisan’ı 25’e bağlayan gün, şafak
vakti Anzaklar beyaz bayrağı çekiyor...
Bu olay her iki ülkenin tarihinde bir milat oluyor.
Aslında olay, kendileri açısından bir yenilgi. Ama gerek
Avustralyalılar, gerek Yeni Zelandalılar bundan ders çıkarmasını
bildiler, Türklere karşı savaş açmanın hatasını kabul ettiler.
Savaştan sonra da Türkleri düşman değil, dost olarak görmeyi tercih
ettiler...
O kadar ki, “Anzak Günü” adeta bir bayram gibi kabul edildi. Bir
yandan Çanakkale’de toprağa verilen askerlerin anıldığı, diğer
yandan da milli duyguların galeyana geldiği bir gün...
Anzakların bir kısmı için Gelibolu’ya gidip savaşmak bir serüvendi.
Kimi gençler için askerlik bir “iş” veya “zorunluluk”tu. Ama
sonuçta Anzak olayı, her iki halka bir milli kimlik ve aidiyet
duygusunu aşılamıştır.